-Bekir Coşar'ın evlendiği Pınar Hanım'ı kına gecesi aradınız mı? - Ben Bekir'e sadece bir yerde kızdım, karısına karşı ilişkimizi reddettiği bir an olmuş. 'Benim onunla ilişkim yoktu, ben onun personeliydim' demiş. Orada tabii ki bir sinir krizi geçirdim. Çünkü sen yedi yıl benim koluma gir, herkesin gözüne sok, artık Siverek'teki kedilerden, Diyarbakır'daki böceklere kadar herkes bu ilişkiyi bilsin... Ve bunu inkar et. Orada bir sinir bozukluğu geçirdim. Biraz reaksiyon gösterdim. Kıza telefon açıp 'Böyle bir ilişki var!' dedim; meğer kına geceleriymiş, kına gecesini mahvetmişim. Kız telefonda ağladı, Ben bilmiyordum' dedi, ben de: Kızım nasıl bilmezsin, herkes biliyor sen nasıl bilmezsin, Türkiye'de insanların bildiği bir şey varsa o da ikimizin beraberliği' dedim. Bu işin içine girince içtiklerini, kızın da içtiğini duymaya başladım.
- Sonra işler nasıl çığırından çıkıp adeta bir mahalle kavgasına dönüştü? - Evliliğinden üç hafta sonra Bekir bir arkadaşıyla eve geldi. 'Karımdan ayrılmak istiyorum sensiz yapamıyorum, mahkemeye gitmek istiyorum,' diyerek avukata falan gitti. Buna da şahit noterler var, avukatlar var. Üç gün kalır sonra bir ev tutarız ona diye düşündüm. Sonra kızdan bir telefon gelmiş. 'Camı kırıyorum, kendimi atıyorum,' demiş. Bunun üzerine korktu mu, yoksa aralarında bilmediğimiz bir durum var bilmiyorum. Karısına geri döndü. 'Ben karımla mutluyum, kalacağım,' dedi. 'Aman' dedim ben de, 'kalsın'. Bunlar olduktan üç gün sonra sabahın sekizinde bir telefon geldi: 'Ölüyorum ben kurtar,' diyor. Kolu kanlar içinde karısının adını jiletle koluna kazımış... Karısı istemiş, 'beni seviyorsan yaparsın!' demiş. Rengi simsiyah, gözler sapsarı ve ağlıyor hüngür hüngür. 'Kurtar beni bu kadından,' diye.
- Siz ne yaptınız o halde görünce? - Bir hata yaptım polisi çağırmadım. Aklıma hemen Amatem'den Prof. Mansur Beyazyürek geldi. Hoca geldi, 'Komada,' dedi, 'hemen hastaneye kaldırmamız lazım.' Biz de götürdük, zaten hastane belgelerini de kendi imzaladı. Yanında kalacak kimse olmadığı için bir gece yanında kaldım. Benim için hiç unutamayacağım bir tecrübe oldu. Bir ara bahçeye çıktım ve avaz avaz ağladım, 'Benim ne işim var burada' diye... Sonra gazetelerde çıkanları görünce dedim ki, 'bir iyiliğin bedeli bu muydu?'
- Bu sırada Bekir Bey'in karısı Pınar Hanım nerede? - Sizin kocanız kaybolsa aklınıza ne gelir? Hemen polise gider hastaneleri ararsınız. Bu kadın dokuz gün boyunca polise gitmemiş, dokuzuncu gün gitmiş, o zaman hastanede olduğunu öğrenmiş. Dokuz gün neredeydin sen? Oraya gelmişken, raporu varken, kocan çıkmak istese bile, o halini görüp senin onu orada yatırman gerekir. O ne yapıyor? Savcılığa başvurup 'Cemil İpekçi kocamı kaçırdı zorla tuttu' iddiasında bulundu. Senin kocanı kim kaçırabilir, kaçırsam hastaneye mi kaçırırım. Keşke kanuni hakkım olsaydı da onu tutup iyileştirebilseydik! Çünkü raporuna göre Bekir'in üç ay madde bağımlılığı tedavisi, altı ay da kişilik bozukluğu tedavisi görmesi gerekiyordu.
- Bekir Bey'e kızgın mısınız? - Kırıldığım nokta Bekir'in karısının zoruyla bizi rahat bıraksın demesi oldu. Benim beklediğim Bekir'in telefon edip 'Teşekkür ederim Cemil, demesiydi. Çünkü ben Bekir'e gitmedim, Bekir komada bana geldi. O hastanenin parasını Bekir de ödemedi, karısı da ödemedi. Bütün bunlara bir teşekkür beklerken kendini meşhur etmek pahasına beni rezil ettiler.