- Şu an 5 Ekim 2008 - Pazar tarihli sabah.com.tr'yi okumaktasınız.
- Bugüne ait sabah.com.tr içeriği için tıklayın »
kapat
Kadrodan birinin ayrılması bütün dengemi bozuyor
Gri bulutların üzerimizde dolaştığı, yağmurlu bir sonbahar gününde buluştuk... Kırmızı elbisesi, kırmızı çizmeleriyle her zamanki gibi alımlı ama boynunda boyunluk, yüzü solgun, düşünceli... Oysa dizinin ilk bölümlerinin heyecanıyla yerinde duramaz halde bulacağımı zannediyordum onu, ama dünya bizim düşündüğümüz gibi dönmüyor... Üstelik televizyon dünyasında... Avrupa Yakası gibi hayranı ve reytingi yüksek, bütün gözlerin üzerinde olduğu bir dizinin senaristi ve oyuncusu olmanın ne tatlı bir yük olduğunu unutuyor insan... Komedi bile olsa, çekimlerde çok eğlenseler bile... Senaryo yazımı, dizi çekimi, üstüne reklam çekimleri, gazete yazısı... Üstelik bir de "Volkan geldi, İfot gitti, dizi uzun olsun, ama ille de güzel olsun," beklentileri... Öyle ya, bedenden çıkıyor bütün bunların acısı... Doktorların 'Yazıcı sendromu' dediği sinir ezilmesi, boynundan parmak uçlarına kadar uzanınca, neredeyse yazamaz olmuş. Biraz kas gevşetici, biraz dinlenme derken toparlanmış. Nasıl toparlanmasın, hiç durma şansı yok... Röportajdan sonra reklam çekimi vardı: Boyunluk çıkartıldı, makyaj yapıldı, sıkıntılar ve ağrılar unutulur gibi oldu, sette herkesle şakalaşılıp, espriler yapıldı... Sadece iki saat içinde karşımda başka bir Gülse Birsel vardı...