Çeşme Sheraton'un dev kongre salonu tıklım tıklım dolu..
Ferhat Göçer nasıl coşmuş, nasıl coşturuyor insanları.. Öyle güzel bir seyirci yakalamış ki, tadını çıkarıyor.. Konseri aslında 1.5 saat.. Ama iki saati geçeli çok olmuş, Ferhat hâlâ yeni başlamış gibi keyifle söylüyor.. Repertuarı çoktan terk etmiş, seyirciye "Peçeteye yazın yollayın" diyor.. Garsonlar masalara içki yetiştiremiyorlar..
Yanımda Sheraton'un şık Genel Müdürü Mesut Güven var.. "İşin iş" diyorum kulağına.. "Şuraya bak, içki seller gibi akıyor.."
"Sen ne diyorsun Hıncal Ağbi" diyor Mesut.. "Gece fiks menü.. Ferhat uzattıkça giden içkiler cepten.." Sonra benden hızlı alkışlıyor.. Garsona işaret edip, üzerine yazdığı şarkıyı Ferhat'a yolluyor..
Ferhat çok iyi şarkıcı olmanın ötesinde çok iyi eğlendirici.. Çünkü işin sırrını biliyor.. İşin çok basit sırrını.. "Önce sen eğleneceksin. Sen eğlenirsen, seni dinleyen, seyredenler de eğlenir.." Ve de belki de doktor oluşundan seyircinin ruhunu birkaç şarkıda hissediyor. Ondan sonra, hazırladığı şarkı dizimini bir kenara atıyor.. O seyirciyi avcunun içine alacak şarkıları arka arkaya sıralıyor..
O gece de öyle oldu.. Dört beş şarkı söyledikten sonra hissetti ki, seyirci dans etmek istiyor.. Alaturkanın en güzel valslerinden altı tanesini arka arkaya bir sıraladı. Pistte adım atacak yer kalmadı. Dans etmeyenler de, bizim gibi bağıra çağıra koroya katıldılar.. Ferhat bir anda gecenin şefi oldu. Ondan sonra da hep öyle gitti..
Konser sonrası lobide, Ferhat, sevgili ve çok sevimli, o gece dünyalar şirini Ömür, Öcal Ağbim ve yengem, Mesut ve o gün tanıdığım, tanımakla da çok mutlu olduğum tam bir İstanbul Beyefendisi, insanın kanının çabuk ısındığı oteli işleten şirketin yönetim kurulu üyesi Cihat Göker ve eşi, lobide oturduk, saat üç olmuş, ama biz gecenin bitmesini istemiyoruz, öylesi yani..
Çeşme Sheraton, bir tatil, bir dinlenme için gerçekten harika.. Hele benim gibi, deniz plajla ilginiz yoksa, dünya güzeli bir lobi ve sizlere daha önce anlattığım o çok güzel ve çok özel spa, keyifli bir dinlenme için biçilmiş kaftan.. Akşam üzerleri canlı müzik de bir konser kadar güzeldi bu defa..
İzmir'de iki gece, bir gün kalabildim topu topu.. Ailenin en büyüğü Öcal ağbimizin elini öpmeye gittik ya.. Uçak indi, İzmir'in ilk havasını Kordon'da alma adetimiz var hani, oturduk kahvelerimizi içiyoruz ki, bir mesaj telefonuma.. Bizim Ali Kestaneci İnciraltı'nda bir dükkan açmamış mı?.. İlle de bekliyor..
Hadi oraya.. Atalay Noyaner'in Turkuaz tesisleri içinde bir dükkân.. Ali'nin enfes köfteleri.. İlle de perde pilavı ve o ünlü irmik helvası.. O arada Atalay da uğradı.. Nostaljiye bakar mısınız?.. Atalay bizim ilk patronlardan.. Modern Folk'la 40 yıl önce Fuara ilk geldiğimizde Saffet'in Mogambosu ve Atalay'ın Akasyalarında çalmıştık..
Turkuaz'da geniş bir konser yeri var, açık hava.. "Hıncal Bey" dedi.. Gelecek yaz burada Modern Folk'la büyük bir 40.Yıl Galası yapalım. Ben İzmir sosyetesini toplarım. Geliri de bir hayır kurumuna bırakırız."
2009.. Modern Folk 1969'da kurulmuştu. Tam da kırkıncı yıl.. "Sen burayı hazır et, ben çocukları getiririm.. O zaman da adları zaten Kızılay Folk Üçlüsü'ydü, yadırgamazlar.."
Turkuaz, canlı disko müzikleri, hızlı, yavaş, açık büfe, masaya servis yemekleriyle, herkese, her keyife hitap eden bir eğlence ve dinlence merkezi olmuş.. Hele de çocuklar için öyle güzel, geniş ve renkli bir park hazırlanmış ki, aileler küçükleri oraya bırakıp rahatça keyiflerine bakabilirler..
Geceyi Sheraton'un Spor Bar'ında kapadık, tatsız.. Fenerbahçe tatsızdı, bar değil..
Sabah kahvaltısında Haşo'nun konuğu olduk, Alaçat Kırevinde.. Muzo, eşi Ayşegül, oğlu Can ve de dünya tatlısı kızı Maya da katıldılar bize.. Mehmet Sezgin dost ve eşi ile birlikte.. Harika, ama gerçekten harika bir kahvaltı oldu. Yani hani "Ölmeden evvel yapılacak bin şey" falan diye listeler var ya.. Bu Alaçat Kırevi kahvaltısı içinde..
Ordan ver elini Urla.. Nebil, Yaşamdan Dakikalar içinde bir Oscarlık film gösterdi bize, İzmir yoluna düşmeden önce.. Bu Pazar izleyeceksiniz.. Uzbaş Çiftliği.. "Bizi oraya götür" dedim, Urlalı Ağbime.. Ve Urlalı Ağbime Urla'daki bu cenneti ben gösterdim. Üstelik çiftliğin sahibi Can da yakın arkadaşıymış..
2 bin dönüm üzerine bir botanik bahçesi düşünün.. Yüzlerce bitki, çiçek, ağaç çeşidi var, ama çiftliğin özü Palmiye.. Orman Mühendisi Behice Hanım hem gezdiriyor, hem anlatıyor..
54 Palmiye türü var çiftlikte.. Saksıda yetiştirilmeye başlayanlardan, dev ağaçlara 250 bin de palmiye. . Ne kadar farklı, ne kadar değişik türleri var.. Hele bir Avustralya Palmiyesi var, tam
Türkiye için mübarek yaratık.. Ormanda yangın mı çıktı..
Ağaç kırmızı bir sıvı çıkarıyor. Bu sıvı ağacın gövdesini kaplıyor ve sıcağın içeri geçmesini önlüyor.. Dışı yanıp kapkara olan ağacın içi canlı kalıyor ve yeniden yeşeriyor.. Avustralya bu ağacı korumaya almış.. Yurtdışına ancak özel izinle, pasaportla çıkmasına izin vermişken sonra ondan da vazgeçmiş ve yasaklamış. Uzbaş çiftliğindeki palmiyeler kıtadan son çıkan örnekler.. Hepsi de yangın görmüş ağaçlar. Gövde kömür gibi, tepede yeşil yapraklar..
Çiftliğin bulunduğu yöre dünyanın en eski yerleşim alanlarından.. Binlerce yıl önce, teraslayarak bahçeler bağlar yapmışlar. Kalıntılar duruyor.. Şarap ve zeytinyağı üretmişler.. Behice Hanım yanına götürdü.. Bin yaşında bir zeytin.. Düşünebiliyor musunuz?.. Tüm Osmanlı'yı, geçiniz Bizans'ı yaşamış, kim bilir kaç kuşağa zeytin vermiş bir anıt bu.. Yaşayan anıt..
Bilim adamları, Akdeniz tarihinin en güzel şarap üzümlerinin bu yörede yetiştiğini söylüyorlar.. Toprak ve iklim önemli tabii.. Can, şarap geleneğini canlandırmak istiyor.. Bir modern şarap fabrikası kuruluyor.. Bina bitmek üzere ama üretim başlamış bile.. 2 yıl falan dinlenecek.
Can, butik şarapçılık yapacak.. Bu yüzden çeşit çeşit bağlar dikmişler.. Cabanet, Merlot, Boğazkere, falan filan.. Benim aklım ermez ama Ertuğrul (Özkök) mutlak gidip görmeli..
Hiç farkında olmadan 4 saat geçirmişiz çiftlikte.. Yolunuz Urla'ya düşerse, düşmese de düşürün, Uzbaş çiftliğini mutlak gezin..
Yayın tarihi: 4 Ekim 2008, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/10/04//haber,C17539F46E9D44CCA0A754243737C275.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.