Beslenme uzmanları kanalları parsellemiş. Hepsi, "Ramazan'da kilo almamanın yollarını" anlatıyorlar. Gazetelerin sağlık ve güzellik editörleri de fazla mesai yapıyor. "Orucun yan etkilerinden kurtulmanın" sihirli formüllerini anlatıyorlar. İftarda ne yemek gerekir? Sahurda ne tür gıdalar alınmalıdır? Ramazan ile beraber gelen aşırı kilolardan kurtulmak için ne tür egzersizler yapmak gerekir? Evet, bu tür bilgiler faydalı olabilir. Ama ifrata kaçılan her şeyde olduğu gibi bu konuda da bir "doz aşımı" söz konusu. Bu yayın bombardımanı ile beraber oruç tutmak sanki sağlığı tehdit eden en önemli etken olarak görülmeye, gösterilmeye başlandı. Tamam, "Ramazan diyeti" konusu, diyetisyen ve beslenme uzmanlarını tıpkı meddahlar gibi bu mübarek ayın tahtırevanına oturtmuş olabilir ama oruç tutmayı bir "korku unsuru" haline getirmek de neyin nesi? Bence Ramazan diyetine ihtiyaç duyanlar zaten "orucun ruhunu" anlayamamış insanlardır. Siz eğer Ramazan ayını sadece mükellef iftar ve sahur sofralarından ibaret sayarsanız, gözünüz saatte, "doyacağınız" anın şehvetine kapılmışsanız, o orucu hiç tutmayın daha iyi... Kuş sütünün eksik olmadığı mükellef sofralarda, bütün günün "hıncını" alırcasına tıkınmanın, "nefsi terbiye etmekle" ne ilgisi var? Aynı şekilde sahurda börekleri, baklavaları yutup, yatarsanız kilo almanız da kaçınılmaz olur. Bunun üzerine bir de "Ramazan rehavet ayıdır" deyip, akşamüstü işi ve tüm fiziki aktiviteyi bırakıp, iftar vaktine kadar küfeyi devirdiniz mi, sizi hiçbir diyetisyen kurtaramaz... Oruç; dünya malının size ait olmadığını, bu alemin gelip geçici olduğunu anlatır ve buzdolabınız tıka basa dolu olsa bile, açın halinden anlamanızı sağlar. Oruç, mide ile değil, beyin ve ruh ile tutulduğu zaman makbuldür. Bunu bilirim, bunu söylerim... Hayırlı Ramazanlar...
Bugünkü Tüm Yazıları
Ramazan diyeti de ne ola ki?
Yayın tarihi: 2 Eylül 2008, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/09/02/gny/haber,214770341F31483E8BB7F38F4B81D4B6.html
Tüm hakları saklıdır.