Konser dizisinin ikincisinde Diyarbakırlılarla buluşan Tarkan kendi deyimiyle, 'dünyanın en güzel düeti'yle söyledi şarkılarını. Ertesi gün uğradığı Batman'da ise kentin en yoksul mahallesindeki çocuklarla buluştu..
"Diyarbakır
ile İstanbul çok benzer, artık ikisinin de yerlisi kalmadı." Diyarbakır'a ayak basışımızın ilk dakikalarında gazeteci grubuna rehberlik yapmak üzere görevlendirilen genç adam, kentin yabancıları olan gazetecilere şehrini böyle anlatıyordu. Kentin tek yoksul ve 'kötü' görüntülü yerinin Bağlar olduğunu iddia ederken, buna inandığı çok belliydi. Diğer meslektaşlarımı bilmem ama onun bu hayaline inanmayı o an çok istedim, böyle olmadığını bile bile. Çünkü Diyarbakır, yazın kavurucu sıcağında bir pop starı ağırlamaya hazırlanırken, şehrin hastanelerinde hâlâ akrep sokmaları ve damdan düşenlerin ölüm hikâyeleri yazılıyordu. Birçoğu kente ilk kez gelen gazetecilerin şaşkınlıkla dinlediği surların hikâyeleri, en az Tarkan kadar cezbediciydi: "Şehrin dört kapısı vardır, her kapının önünde de hamamlar. Eskiden bu kapılardan kente gelen misafirler önce boy abdesti alır, öyle girerdi." Kentin yoksulları Doritos paketlerinden biriktirdikleri biletlerle üniversitenin yollarına düşerken; Tarkan'ı izlemek için gelen gazeteciler Ulu Cami, Cahit Sıtkı Tarancı Müzesi, Gazi Köşkü ve pek tabii ki Kaburgacı Selim Amca'yı tavaf ediyordu.
BAŞINDAKİ POŞU MUDUR? 12 TIR'la gelmişti megastar Doğu'nun başkenti Diyarbakır'a. Biz gazeteciler o zamana kadar yüzünü göremesek de, ilk kez üç yıl önce yine özel bir firmanın sponsorluğunda geldiği kente ikinci ayak basışıydı. Siyah 'body'si ve beyaz pantolonuyla sahneye fırladığında boynundaki siyah-beyaz poşusu ayağa kaldırdı önce kalabalığı. Erkeklerin siyahbeyaz, kadınların ise kırmızıbeyaz renkleriyle kullandığı ve daha çok güneşten korunmak için kafaya sarılan poşunun Tarkan'ın boynunda olması coşkunun ilk adımı oldu. İlgiye, şefkate ve önemsenmeye aç bölge halkı, poşusunu bir ünlünün boynunda görünce bile mutlu olacak kadar kanaatkârdı.
KONSER SONRASI TRAFİĞİ Diyarbakır Tarkan'ı ağırladı, hem de öyle bir ağırladı ki, ünlü müzisyen "Benim için Diyarbakır izleyicisi çok özel," demekten kendini alamadı. 'Doritos Nerede Müzik Orada' konserlerinin ikinci durağı olan Diyarbakır'da hayranlarıyla buluştu. Dicle Üniversitesi stadında yapılan konsere ilgi öyle büyüktü ki, konser sonrası İstanbul'u aratan trafik sıkışıklığı görülmeye değerdi. Kimler yoktu ki konserde? Çocuklar, başörtülü kızlar, genç delikanlılar, anneler, hatta nineler, dedeler. Kendisini seven, hatta ayaklarına gelen sanatçıyı utandırmadı Diyarbakırlı ve şehrin dışındaki üniversite yerleşkesine arabalarıyla gelen azınlığın dışında, saatlerce yol teperek konser alanını doldurdu. Kucaklarında bebekleriyle gelip sanatçının söylediği bütün şarkılara eşlik eden kadınlar, tribünde öğrencileriyle karşılaşan öğretmenler, pop şarkıları eşliğinde halay çeken genç kızlar, kimilerinin 'mermer' dediği bu mozaik ülkenin en güzel renklerini oluşturdular. 20 bine yakın kişinin izlediği konsere giriş de hem kolay, hem de ucuzdu. Ancak burası Diyarbakır'dı ve Tarkan konserinde bile yoksulluk, konsere girmektense para kazanmayı önceliyordu. Doritos paketlerinden çıkan dört çıkartmayı bulan herkesin edindiği biletin üçünün stat girişinde 10 YTL'ye satılması da bundandı elbette.
ZILGITLARLA BİTEN ŞARKILAR Tribünleri dolduran 5 bin kişinin yanı sıra, alanda onu ayakta bekleyen 10 bini aşkın kişi Tarkan'ın çoğu eski albümlerinde söylediği şarkılardan oluşan şarkılarla ağır ağır kendinden geçmeye başladı. Saç diplerine kadar terledikleri sıcakta ellerindeki su şişeleriyle sadece kendilerini değil, sevabına etrafındakileri de sularken, bir yandan da 'şıkıdım şıkıdım' oynuyorlardı. Nevruz gösterilerinden kalabalıklara alışkın Diyarbakırlılar, polislerin göstermelik olarak bekledikleri alanda aranmadan girdikleri bu konserin tadını çıkarmaya epey kararlıydı. Neredeyse bütün şarkılarına eşlik ettikleri sanatçının bütün albümlerini satın almışlar ve misafirlerini doyurmakta gösterdikleri inada benzer bir şekilde, bu ünlü konuklarını da şarkılarını birlikte söyleyerek mutlu etmeyi seçmişlerdi. O yüzden Tarkan "Duyduğum en güzel düet," demekten kendini alamıyordu sahnede. Diyarbakır'da bütün albümleri yok satan genç sanatçı, şarkılarını zılgıtlarla bitirirken, karşısında olduğu kalabalığın kıymetini anladığını da gösteriyordu bu yüzden. Ama orası sıkıyönetim, olağanüstü hal koşullarını yaşayan, faili meçhul cinayetlerle büyüyen, babalarından ancak yanında ağabeyi olunca izin alıp dışarı çıkabilen, geceleri sokağa çıkmanın fantezi olduğu insanların kentiydi. O yüzden daha konser bitmeden, ağır ağır çekilmeye başladılar alandan. Gecelerin onlara neler hazırladığını bilememenin endişesiyle düştüler yollara, o sırada Tarkan sahnede
Unutmamalı diyordu. Onlar da unutmamışlardı geçmişi, unutmadıkları için İstanbul'da, İzmir'deki bir konser sonrasının coşkusu yaşanmıyordu alanda, duyulan "Eve nasıl gideceğiz?" uğultusuydu. Bu yüzden bu kadar çok sevdikleri Tarkan'ı "Bir daha bir daha," diye sahneye çağırmadılar. Zaten onlar
Türkiye tarihinin son 70 yılı boyunca verilenle yetinmeyi öğrenmişlerdi.