Türkiye'de turist olarak bulunsaydık ve olayları tur otobüsünün penceresinden hayretle izledikten sonra ülkemize dönmek üzere ayrılsaydık, kim bilir ne gülünç gözlemleri de beraberimizde götürürdük.
Örneğin iki seçim kazanmış, ülkenin Cumhurbaşkanı'nı, Başbakanı'nı belirlemiş, TBMM çoğunluğuna sahip ve altı yıldır
Türkiye'yi yöneten AK Parti'nin,
"Gizli gündem"i olmadığını bundan sonraki davranışlarıyla iyice kanıtlaması gerekiyor.
Çünkü Anayasa Mahkemesi önüne yeniden çıkartılıp, kapatılmak işten bile değil.
Neticede bir
"İhtar" aldılar Mahkeme'den.
Bu ihtara dayalı olarak da önüne gelen herkes onlara
"Tekdir" vermekte.
CHP'ye bakarsanız Anayasa Mahkemesi AK Parti'yi
"De jure" kapatmıştan beter etti ama bu partinin
"De facto" iktidarı çaresiz devam ediyor.
AK Partililer laik düzene bağlı ve saygılı olduklarını bundan sonra nasıl kanıtlayacaklar acaba?
Turist kimliği ile
Türkiye'yi ziyaret etseydiniz, bu sorunun cevabını ülke mizahının ağırlıklı figürü
"Temel"den almaya çalışırdınız herhalde.
Bitmeyen kuşku Bu fıkradaki Temel çok çapkınmış. Her gün bir başka kadınla aşna fişne olup, eşi Fatma'yı sürekli aldatırmış.
Her gün kocasının elbiselerinde farklı renklerde kadın saçları bulan Fatma, akşamları eve gelen Temel'e bağırıp, çağırırmış:
- Herif herif... Utanman yok mu? Bu defa da bir sarışınla beraber olmuşsun.- Allah senin cezanı verecek... Beni bu kez bir kızıl saçlıyla aldatmışsın.- Ne biçim adamsın sen? Nereden buldun o siyah saçlı kadını? Temel her gün ihtar almaktan yorulmuş.
Ayrıca Fatma ona,
"Bir defa daha çapkınlık odağı olduğunu saptarsam seni evden atarım" diye ihtar vermiş.
Kısacası Temel bir daha çapkınlık etmeyeceğine dair kendi kendine ant içmiş.
Ancak ertesi akşam işinden eve döndüğünde, Fatma'yı yine karşısında öfke içinde bulmuş.
Fatma bağırıyormuş:.
- Sen iflah kabul etmez bir adamsın Temel... Şimdi de kel kadınlarla çapkınlık etmeye başlamışsın. Elbisende bir tane bile saç teli yoktu. Turist değiliz ki Ne yazık ki güzel ülkemizin siyasi hali ile bu şekilde eğlenecek durumda değiliz.
Biz buraya kaderini bağlamış 70 milyon insanız.
Gerçi
"Buralı" olsak da varlığımız gelip geçici.
"Bir ömürlük turistleriz" neticede.
Onu da ziyan edip durmaktayız. Uygarlık yarışını engelli koşmaya alışmışız.
Türkiye gelişmek, ilerlemek için ne zaman bir rüzgar yakalasa, bunun bir şekilde mutlaka ziyan edileceğini bekleriz.
Ve bu da olur.
Bir karikatür görmüştüm yıllar önce.
Kozalarından çıktıktan sonra 24 saat yaşayan ve sonra ölen iki kelebeğin dişisi erkek kelebeğe
"Bugün olmaz" diyordu.
Kuşaklar boyudur
"Bu defa olmayacak" diyerek ömürlerinin tükendiğine tanık olan ve
"Çağdaş uygarlık düzeyi"nin sürekli daha uzak bir noktaya taşındığını gören insanların ülkesidir
Türkiye.
Beklentiler Ya da Tanzimat'tan beri genç kuşakların gelip her şeyi değiştireceğine inanılan ve bu sırada sayısız kuşağın yaşlanıp yok olduğu bir ülkedir burası.
Bereket
"Devlet ebed müddet"tir.
Sonuçta umduğumuz ile bulduğumuz arasında yetiniriz.
Vedat Durusel'in
"Fıkralar" kitabındaki öykü gibidir hayatımız.
Hani adam arkadaşına
"Bugün karımın doğum günü. Ona bir sürprizim var. Bir çamaşır makinesi aldım" demiş.
Arkadaşı
"Herhalde bu sürprize çok sevinecektir" deyince gülerek cevap vermiş:
- Bilemem, o bir Ferrari bekliyor!
Yayın tarihi: 4 Ağustos 2008, Pazartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/08/04//haber,0F897D4C56C542BB990565447A0C92DE.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.