Tabii ki "
eleştiri" hem demokrasinin, hem de gelişmenin vazgeçilmezleri arasındadır.
Ancak eleştirenlerin arada bir özeleştiri yapması da gerekir. Bu hem kendi gazetelerinin tutarsızlıklarını görmezden gelip rakip gazetelere eleştiri yöneltenler için söz konusu, hem de iktidarı eleştiren muhalefet partileri için geçerli bir durum.
Medyada alışkanlık haline geldi.
Sevgili Hıncal Uluç dışında, kendi gazetesini eleştiren pek yok.
Rakip gazetelerin nasıl yayın yapması ve kendileri dışındaki köşe yazarlarının nasıl yazması gerektiğini işaret eden
"gazeteler-üstü bilgeler"in sayısı ise artmaya başladı.
İçinde yaşadıkları denizi bilmeyen ama âleme nizam vermeye kalkışan balıkların durumundan farklı bir olay bu.
Çünkü bu bilge gazetecileri sürekli izlediğiniz zaman
"eleştirmenlik"le
"tetikçilik" arasındaki ince çizginin iki yanına da geçmenin ne kadar kolay olabileceğini görürsünüz.
Konu
"Çifte Standartlar Enstitüsü" nün faaliyet alanına girdiği zaman ise, iş iyice çığırından çıkar. Sonuçta
"Benim gibi düşünmeyen herkes ya haksızdır ya taraflıdır ya da satılmıştır" benzeri yargılar utanmazcasına seslendirilir.
"Göreceksiniz önümüzde hafta neler olacak" diye sürekli darbe kâhinliği yapanlar, birden hukuk, demokrasi ve sivillik anıtlarına dönüşürler.
Temel'in eksikleri Neyse... Bunlara alıştık.
Bu gibi gazete-üstü bilge adamların durumunu bir Temel fıkrası ile özetleyelim.
Temel'in babası, oğluna kız istemeye gitmiş.
Gelin adayının babası, Temel'in babasına sormuş:
- Oğlunuzda sigara, içki, kumar var mı? Temel'in babası gülmüş,
- Hepsi var, bir tek karı yok, demiş.
Gelelim muhalefet adına iktidardaki AK Parti'yi eleştirenlere...
Şöyle bir durum değerlendirmesi yapılsa ve
"Bu AK Parti karşısında neden ciddi bir rakip yok" sorusuna cevap aransa...
Birincisi başta Başbakan Erdoğan olmak üzere çok çalışkan bir kadro bunlar.
Koltuklarında oturmuyorlar.
AK Partili belediyelere bir bakın. Hayatınızda İstanbul'un her köşesine belediyenin elinin böylesine uzandığını gördünüz mü?
Ankara eski Ankara mı?
Sonuçta seçimleri hep onlar kazanıyor.
İstikrarlı kadro İkincisi AK Parti'nin iktidar olduğu günden beri icraatçı bakanlar hemen hemen hiç değişmedi.
Eski alışkanlıkta, bakanlıklar parti kadrolarını tatmin etmek için dağıtılır ve her fırsatta bakanlar değiştirilirdi.
Bu dönemde ise her bakan konusuna hâkim oldu.
Bürokrasiden daha istikrarlı bir siyasi kadro var bakanlar düzeyinde.
Sonuçta siyaset daha etkin bir hizmet aracı haline dönüştü.
Üçüncüsü de ekonomik başarılar ve tamamlanması beklenen büyük projeler var gündemde. Bunların soyut olanı
"AB üyeliği", somutlar ise TOKİ evleri, Boğaz tüneli, yollar, yerli ve yabancı sermaye yatırımları, vb.
Tabii ki eksiklikler ve aksaklıklar çok. Sadece Başbakan Erdoğan'ın öfkeyi hitabetin bir öğesi olarak görmesi bile, başlı başına büyük bir yanlış.
Ama önemli mesele, çoğulcu ve rekabetçi demokraside AK Parti'ye alternatif olacak başka partilerin şu anda ortada bulunmamasıdır.
Yani eleştirmeden önce
"Biz nerede yanlış yaptık" demek muhalefetin ihtiyacıdır.
Ormanda gezerlerken Dursun Temel'e
"Ormanı görüyor musun" diye sorunca Temel
"Ağaçlardan göremiyorum" demiş ya...
Böyle bir durum da olabilir.
Yayın tarihi: 2 Ağustos 2008, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/08/02//haber,B0086673554847ABB947312BFEE00778.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.