UT
yaz boşluk bırak mesajını yaz 4122'ye gönder.
SMS:
?UT
Hayal gücünün sınırsız denizi
Doğu masallarıyla ilk karşılaştığımda ilkokula gitmiyordum. Ninemle seyrettiğim
Bağdat Hırsızı'nın büyüsü beni uzun süre etkilemişti. (Ninemi daha çok etkilemişti galiba; çünkü haftalarca
"Esin rüzgarlar esin!" diye söylenerek
Conrad Veidt'ın taklidini yaptı.)
Bağdat Hırsızı'nı bir Hint filmi,
Bin İkinci Gece izledi. Onu da ninemle seyrettim, ama alçak büyücüden ninem kadar korkmadım.
Sonra gelsin Hollywood yapımları...
Jon Hall,
Turhan Bey,
Maria Montez üçlüsünün,
Cornel Wilde'ın,
Tony Curtis'in filmleri... Hepsi birbirinden yapaydı. Doğu masallarını yansıtmakla uzaktan yakından ilgileri yoktu. Olsun. Biz yine de keyifle seyrediyor, Ali Baba'yla birlikte kılıç sallıyorduk.
Binbir Gece Masalları'ndan ilk seçmeyi okuduğumda yedi yaşındaydım. Okula başlamadan önce neredeyse ezberlediğim Grimm masalları gibi, Ali Baba ve Kırk Haramiler ile Alaaddin'in Sihirli Lambası, okumanın büyülü dünyasına ilk adımı attırmışlardı bana.
Yaz günü bir gölgeye sığınıp ne okumalı derken bir de baktım ki, Alim Şerif Onaran'ın çevirisiyle yeniden yayımlanan Binbir Gece Masalları'nın bir cildini elime almışım (tümü sekiz cilt).
Onaran, yapıtı Mardrus'ün Fransızca çevirisinden yararlanarak dilimize kazandırmış.
Toplam 3200 sayfaya yakın bir yapıt. Her şeyden önce, bu göz önünde tutulursa, Onaran'ın çabasına saygı duymamak elde değil. Dil açısından sağladığı başarıyı da görünce, saygıya hayranlık da ekleniyor.
Kitap, Orhan Pamuk'un bir sunuş yazısıyla açılıyor. Masallara ilk iki okuyuşunda pek ısınamadığını anlatıyor Pamuk. Ama üçüncü okuyuşunda...
"Bu sefer kitaba son dönem Batı edebiyatının onda bulduğu ve efsaneleştirdiği yanından yaklaştım," diyor. "Bir büyük hikayeler denizi olmasına, kitabın bitip tükenmezliğine, iddiasına ve içindeki gizli geometriye ilgi duyarak okudum onu. (...)
Daha edebi olana, yüzlerce yıldır eskimeyen mantık oyunlarına, kılık kıyafet değiştirme, bir başkasının yerine geçme, saklanma gizlenme ayrıntılarına dikkat edip zevk aldım."
Binbir Gece Masalları bir antoloji sanki. İlk sayfasından başlayıp düzenli bir biçimde sonuna kadar okuyana rastlamadım bugüne kadar. Ben de öyle yapmadım. Düzensiz aralıklarla, masaldan masala atlayarak okudum. Sanırım hep öyle olacak. Onaran'ın çevirisi, kitaplığımın bir rafındaki yerini koruyacak; ipe sapa gelmez tartışmalardan bunalıp da kendimi sınırsız bir hayal gücü denizinin sularına bırakma isteğini duyduğumda bir cildini gelişigüzel çekip başlayacağım okumaya.
Binbir Gece Masalları'nı okurken Grimm Kardeşler'in bir masalı geldi aklıma. Bir masalbulmaca. Güller arasında bir Prens'in masalı...
Prenses gece odasında uyurken yüzüne değen bir solukla gözlerini açmış. Bir de bakmış ki, karşısında dünya yakışıklısı bir delikanlı.
Masallarda öyküler uzamaz. Kızla delikanlı birbirlerine tutulmuşlar o anda. Sabaha kadar ayrılmamışlar. Gün doğmadan hemen önce delikanlı fırlayıp gitmiş.
Ertesi gece de aynı şey olmuş. Delikanlı, karanlık basınca gelmiş, sabah olmadan kızın yanından ayrılmış.
Nice geceler sonra gizini açıklamış:
"Ben bir prensim. Büyücünün biri beni güle çevirdi. Şimdi sizin bahçenizdeki yüzlerce gülden biriyim. Sadece geceleri gerçek kimliğime bürünebiliyorum. Güneş doğmadan bahçenizdeki yerime dönmek zorundayım. Yoksa ölürüm."
Prenses, bu büyünün bozulup bozulamayacağını sormuş.
"Bozulabilir," demiş delikanlı. "Sabahleyin bahçeye inip güller arasında hangi gül olduğumu bir kerede bulabilirsen... Beni koparıp alacaksın. Ama benim yerime yanlışlıkla başka bir gül koparırsan, büyü sonsuza kadar bozulmaz, hep gül olarak kalırım."
Güneş doğmadan gitmiş yine.
Ortalık aydınlanınca prenses bahçeye inmiş. Güllere bakmış. Sonunda elini uzatıp bir gülü koparmış. Delikanlı, mutluluk içinde, karşısında belirmiş.
Masalı bulmaca sorusu izliyor: Kız, delikanlının hangi gül olduğunu nasıl anlamış?
Haftaya bırakmayalım yanıtı. Hemen verelim:
Prenses bahçedeki güllere bakmış. Hepsinin üstünde çiy tanecikleri varmış. Bir gülün dışında. Delikanlı, bütün gece kızın odasında olduğu için sabaha karşı yağan çiyle ıslanmamış. Kupkuruymuş.
Herhalde mutluluğun gözyaşlarıyla sırılsıklam olmuştur sonradan.
Yayın tarihi: 4 Ağustos 2008, Pazartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/08/04//tamer.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.