Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'le
Türkiye'deki gelişmeler hakkındaki değerlendirmesini almak üzere dün bir araya geldik. Çankaya Köşkü'nde yaptığımız görüşmede, gelecekten çok umutlu olduğu mesajını verdi.
Türkiye'nin bölgenin güçlü ve etkili bir ülkesi olduğunu, her ülkenin girebileceği bir türbülansa girip çıktığını, şimdi artık ileriye bakmak gerektiğini söyledi.
Gül, Avrupa standardında laik, demokratik bir hukuk devleti hedefine en kısa zamanda ulaşmak için artık gaza basmak gerektiğini, muhalefetten sivil toplum temsilcilerine kadar herkesin dahil olacağı, bilgilendirileceği bir hızlı reform sürecinin başlaması gerektiğini vurguladı. Ergenekon soruşturması için, yargı sürecinin sürdüğüne dikkat çeken Cumhurbaşkanı, burada yanlış yapmış kişilerle kurumları ayırt etmenin önemini vurguladı ve ülkenin gücünü temsil eden kurumların yıpratılmamasına özen gösterilmesini istedi.
Gül, Çukurambar'da Mehmet Tekelioğlu'nun evindeki buluşmaya ilişkin olarak da, bu eve zaman zaman gittiğini, Tekelioğlu'nun gençlik yıllarından eski bir arkadaşı ve akrabası olduğunu söyledi. Anladığım, Çankaya protokolü Cumhurbaşkanı'nı zaman zaman sıkabiliyor ve rahat bir ortamda görüşme yapmak istediği zaman burayı seçiyor. Yani gazetelere yansıyan, kendisinin ilk ziyareti değil.
Gül'le yaptığımız görüşme ise şöyle:
- Önce şöyle başlamak istiyorum. Nisandan bu yana yaşadığımız gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Gül: Dün bir yazılı açıklama yaptık. Çok dikkatli şekilde hazırladık. Yeni bir dönem başlaması lazım. Yani yeni polemiklere artık kimsenin ihtiyacı yok.
Türkiye bütün bu şeylerden yorulmuş vaziyette şüphesiz ki. Ama ben şuna kesinlikle inanıyorum ki, bir bölünmüşlük söz konusu değil.
Yabancı gazeteler, yabancı dergiler bir sürü analiz yaptı
Türkiye'yi yansıtırken, bunlar yabancılığın verdiği, biraz da gazeteciliğin verdiği şeylerdi, çok dramatik şeyler çıktı.
Türkiye öyle değil. Tabii ki farklı düşünceler, çekişmeler bazen çok sert oluyor ama böyle birbirine düşman insanlar
Türkiye'de yok. İkinci nokta şu:
Türkiye'nin demokratik laik bir hukuk devleti olması, modern bir devlet olması... AB kriterlerinin gerçekleştiği modern bir devlet... Demokratik, laik, hukukun üstün olduğu sosyal hukuk devleti, bunlarda çok büyük mutabakat var. Şüphesiz ki çok marjinal aşırı fikirler olabilir. Her memlekette olduğu gibi. Bunun üzerinde mutabakata varılmış. Onun için zaten böyle çok büyük derin düşmanlıklardan bahsedemeyiz.
Bunları şunun için söylüyorum: Ümitsiz olmamak lazım. Tersine çok ümitli olmak lazım. Yükselen bir demokrasinin daha çok pekiştiği, demokrasinin çatısının daha çok yükseldiği, beraber olmak istediğimiz dünyayla daha çok bütünleştiğimiz bir istikamette gelişiyor. O açıdan şimdi herkesin geleceğe yoğunlaşması gerekiyor. Bu yorgunluğu atmak için normalleşmek için polemik yaratmamak lazım.
Siyasi ekonomik reform süreci... AB bir devlet politikası. Tam üyelik müzakereleri içindeyiz. Bu,
Türkiye'nin her alanda standartlarını yükseltmek demektir. İnsanımızın hayat kalitesini artırmak demektir. En modern demokrasinin gerçekleşmesinde eksiklerimiz neyse bunları yapmak demektir. Eksiklerimiz var. Çünkü biz müzakereye başlarken, eksiklerimiz olmasına rağmen başladık. Ve bunları tamamlayacağımızı da ilan ettik. Hem halkımıza hem dünyaya. Dolayısıyla böyle bir reform sürecine çok güçlü şekilde sahip çıkmak lazım. Ama bu çok canlı bir havayla olur. Yani oradan tut, buradan tut şeklinde değil. Tüm kurumların, herkesin desteklediği, sivil toplumun, basının büyük cesaret verdiği, herkesin sahiplendiği böyle bir süreci canlandırmamız lazım.
- Bu süreçte size nasıl bir rol düşüyor? Yani taraflar arasında güven bunalımı ya da ilişki bozukluğu var diyelim. Bu yaranın sarılmasında Cumhurbaşkanı'nın rolü ne olmalı?
Gül: Şöyle söyleyeyim. Doğrusu burada farklı farklı düşünülüyor. Bir konuda bir bakıyorsun farklı düşünülüyor, öbür konuda aynı şey düşünülüyor; dolayısıyla çok kesin şey demeyelim ama bu süreçte bütün kurumların çalıştığını, bütün kurumların istişare yapabildiğini, herkesin bir araya gelebildiğini gösterdik. Ben de herkesi çağırdım konuştum. Bazen toplu, bazen teke tek. Şimdi dediğim gibi şöyle bir ay dinlenme olmalı; ondan sonra tabii hazırlık olmalı. Ama buna da herkes zihnen hazırlanmalı. Böylece güçlü olarak sürece başlamalı. Ben tabii Cumhurbaşkanı olarak bunun en büyük teşvikçisi, en büyük yol göstericisi olacağım ve dün de bunu söyledim. Bu ülkede herkesi bu sürecin içine sokabilecek bir metot kullanmak gerekir. Bazen şöyle oluyor. Aynı meseleyi destekleyecek insanlar veya kurumlar sürecin dışında olduğu için karşı çıkıyor. Halbuki onların sahiplenmesi gereken süreçler bunlar. Reform süreci böyle bir şey. Buna hepimiz güçlü şekilde sarılmalı ve destek vermeliyiz.
Türkiye'nin bu şekilde problemleri çözülecek, yani önce iklim değiştirilecek ve bu iklimde güzel ağaçlar yetiştirilecek. Yoksa şu kuruyan ağacın dibine su dökelim, öbür yanlışı düzeltelim denince bunlar hem polemik konusu oluyor hem de bahçe kuruyor. Netice de alınmıyor ama bütün bir iklimi değiştirecek şey nedir? İşte topyekûn tüm kriterlerimizi beraber olmak istediğimiz birliğin seviyesine çıkarmak. Bunu zaten taahhüt etmişiz. Halkımızın çıkarına olduğu için. Buna herkes "Evet" diyor. Kesin olan veyahut olması gereken şey güçlü bir irade ve güçlü bir işbirliği.
- Bu nasıl sağlanabilir?
Gül: Bu şöyle olur. Meclis'in işi, tabii ki hükümetin de, çünkü icraat nihayetinde hükümet. Çok sahiplenmesi lazım. Önderlik etmesi lazım. Bunu yaparken de çok güzel şekilde sunmalı. Bütün bu fasılları sanki kendimize açıp kapıyor gibi fasıllarda ne gerekiyorsa bunları yapmak. Bunları yaparken de ne kadar çok paylaşılırsa yani Meclis'teki bütün partileri bilgilendirirse onlar da bu işin içine bu şekilde bilgilendirilince tabii daha rahat girecek. Onların desteği de böyle sağlanabilir ve Meclis bu şekilde daha güçlü olur. Bu rölantide olmuyor. Bu bir...
- Gaza basmayla...
Gül: Evet.
- Bu türbülansta AB'nin tutumunu nasıl buldunuz Türkiye'ye yönelik?
Gül: İyi niyetli olarak başta
Türkiye'nin dostu olarak, farklı farklı yorumlar, farklı farklı görüşleri ifade ettiler. Ama şu bir gerçek ki,
Türkiye'nin dostu çok. Yani
Türkiye'nin bölgesinde oynayacağı rolü herkes farkında.
YARIN: MAÇ İÇİN ERMENİSTAN'A GİDECEK Mİ? YÖK ATAMALARI VE EKONOMİDE DURUM.
Yayın tarihi: 2 Ağustos 2008, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/08/02//babahan.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.