Sezen Aksu'nun her yeni albümü, sadece müzikal anlamda değil, toplumsal gelişmelerin izlenebildiği bir ürün olarak da dikkat çekiyor. Deniz Yıldızı albümü hakkında eleştiride bulunmadan önce bu gerçeği göz önüne alıp kişisel ilişkileri unutmakta fayda var.
Bodrum'a gelirken arabamın CD çalarında Gündoğarken'in son albümü dönüyor. Şarkılardan biri de Bodrum'a adanmış değil mi? Ve anılarım beni alıp geçmişe götürüyor. Yıllar önce (10 yıl mı, daha çok mu?) yine Bodrum, Armonia evlerindeki tatilimize geliyoruz. Ve yarımadaya yaklaşırken, o zamanki kaset-çalarda yine Gündoğarken'in o tipik Akdeniz havasını yayan müziği çalıyor. Bu kez ikiye inmişler. Sadece Burhan ve Gökhan Şeşen var. Artık 'solist' İlhan Şeşen ayrılmış gözüküyor. Ama albüm son derece güzel ve onları yeniden bulmaktan son derece mutlu oluyoruz. Ve de, elbette, Sezen Aksu dinliyoruz. Bu kez dalgın bir kulakla değil, tüm dikkatimizi vererek, adeta müziği ve sözleri yutarak... Çünkü o malum, Sezen Aksu.
Türkiye'nin en etkin kadınlarından, en büyük sanatçılarından biri, bir taçsız kraliçe. Her yeni albümü, uzun zamandır, sıradan bir müzik olayı çerçevesini aşıp bir toplumsal olaya dönüşen bir isim... Ben de bir ara bu albüm üzerine yazarım diye düşünüyorum. Ama geçen pazar günü okuduğum iki yazıdan sonra, vazgeçiyorum. Öylesine ayrıntılı, sağlam, mükemmel yazılar ki bunlar... Biri SABAH Pazar'da bizim Mehmet Tez'in, öbürü
Radikal İki'de Mustafa İri'nin yazısı. Bunların üzerine artık ne yazılır, ne söylenir diye düşünüyorum. Elbette bir de bizim Hıncal'ın yazısı var. Uzunluğu diğerlerinden az değil. Ama o yazı üzerine pek olumlu düşünemiyorum. Yargıları açısından değil. Albümü beğenmemiş, hakkıdır. Ayrıca itiraf edeyim, ilk dinlediğimde ben de öyle düşündüm. Ama dinledikçe fikrim değişti. Ancak bir yazarın ilk izlenimlerini yazması ve de belli bir alıcı-dinleyici kesiminin yargılarını dile getirmesi de doğal, hatta belki yararlı. Ama sorun bence o değil. Sorun şu ki, müzikle ilişkisi olan geniş bir kesim, Hıncal-Sezen macerasını biliyor. Bir zamanlar çok yakın dost olduklarını, bunun Hıncal'ın yazdığı bir yazı üzerine nasıl bozulduğunu... Olur böyle şeyler... Benim de vaktiyle içtiğimiz su ayrı gitmeyen ünlü bir kadın gazeteciyle benzer bir hikâyem olmuştu. Ama sorun şunda: Hıncal, yoğun bir eleştiri içeren yazısının kamuoyu tarafından nesnel, objektif olarak algılanacağını nasıl oluyor da düşünebiliyor? Kendisi bile yazıda duygusallığın dozunu ağır tutarken, bir zamanlar Sezen şarkılarını ilk dinleyeninin kendisi olduğunu belli bir özlemle yazarken... Ve elbette yazmasa da, artık herkesle birlikte dinlemenin verdiği belli bir düş kırıklığını, hatta acıyı dışavururken... Demek ki bu yazının ciddiye alınması kolay gözükmüyor. Ve ben bu yazının zaman içinde Hıncal'ın sahip çıkacağı, savunacağı, kitaplarına alacağı yazılardan biri olmayacağına kalıbımı basıyorum!
-AD
Bugünkü Tüm Yazıları
Hıncal, Sezen hakkında nesnel olabilir mi?
Yayın tarihi: 11 Temmuz 2008, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/07/11/cm/dorsay.html
Tüm hakları saklıdır.