Sabancı'da İslam sanatının zirveleri

Sakıp Sabancı Müzesi'nde açılan 'İslam Sanatının Üç Başkenti' adlı sergiyi yeni gezebildim. Ve tam anlamıyla hayran kaldım. Anılan başkentler, İstanbul, İsfahan ve Delhi... Delhi'yi de gezdiğim, son Hindistan yolculuğumun etkisini hâlâ taşıdığım için, sergi bana ayrıca heyecan verdi. Nasıl vermesin ki, tümüyle Paris'in ünlü Louvre Müzesi'nin koleksiyonlarından seçilip gönderilmiş bu eserler, gerçekten de İslam sanatının zirvelerini temsil ediyor. Louvre Müzesi Müdürü Henri Loyrette'in söylediği "İslam ülkelerinde sanatın ana düsturu, incelik ve zarafettir," sözü, boşuna değil. Osmanlı, Safevi (İran) veya Baburi (Hindistan) uygarlıklarındaki eserlerin ortak noktası, yadsınamaz bir estetik, anlatılamaz bir zarafet ve ruhlara işleyen bir güzellik. Gerçekten de bizim müzelerimizdekilerden çok daha sağlam İznik çinileri, Uşak halıları, Anadolu seccadeleri, Bursa kadifeleri, İstanbul tombakları var. İran'dan gelen minyatürler, cilt kapakları, Keşan halıları, İsfahan çinileri veya Kirman kapları da öyle. Hindistan kökenli eserler arasında ise yine minyatürler, Keşmir veya Lahor halıları, kumtaşı oymalar, mermer üzerine değerli taş kakma işleri, necef kaseler, yeşim hançerler, madeni kap-kacak gibi şeyler var. 1 Haziran'a kadar sürecek bu görkemli sergiyi sakın kaçırmayın. Bu eserleri bir daha bulamazsınız. Katalogu ise 75 papel, ama öylesine güzel ki almaya ve kitaplığınıza koymaya değer...