Sicilya'da 54. kez gerçekleştirilen Taormina Film Festivali'nin bu yılki onur konuğu Türkiye'ydi. Babam ve Oğlum'dan Üç Maymun'a kadar pek çok Türk filminin gösterildiği festivalin Türk Gecesi'nde de unutulmaz saatler yaşandı.
Öyle anlar vardır ki, anlatılmaz; ancak yaşanır. Ne var ki gazetecilik mesleği biraz da, bazen yaşama şansına eriştiğimiz bu çok özel anları anlatma sanatıdır. Öyleyse, bir kez daha, deneyelim. Sicilya'nın incisi tarihi Taormina kentinde tam 54. kez yapılan gelenekselleşmiş ve saygınlık kazanmış film festivalinin bu yılki onur konuğu, Türkiye idi. Aylar önce festivalin sanat direktörü, eski dostum Deborah Young bana bundan söz etmiş ve son iki yılın panoramasını yansıtacak bir liste istemişti. Böylece, bu bölüm için (hayli de zorlanarak) yedi film seçtim:
Babam ve Oğlum, Takva, Beş Vakit, Yumurta, Kader, Gitmek ve
Üç Maymun. Her gösterim öncesi de filmleri sundum. Ayrıca Akdeniz Sineması yarışmalı bölümü için de
Tatil Kitabı filmini seçtik. O filmin Jüri Özel Ödülü aldığını okumuşsunuzdur. Filmlerin çok ilgi gördüğünü belirtmeliyim. Örneğin bizim için eskimiş olan
Babam ve Oğlum hakkında festival yönetimine ve bize birçok başvuru oldu, filmi ülkeleri veya festivalleri için isteyenler çıktı. Demek ki aslında o çok körüklenen popüler-sanatsal ayrımı o kadar da geçerli değil. Ve filmlerimizi daha iyi tanıtıp pazarlayabiliriz. Bunları anlatmak kolay da, tam geçen hafta bugün Taormina'nın 3 bin kişilik ünlü antik Yunan tiyatrosunda yapılan Türk Gecesi'ni anlatmak zor. O tarihi atmosferde öylesine benzersiz bir gece yaşadık ki... Aklımız Hırvatistan maçında idi, ama varlığımızla oradaydık. Her şey kusursuzun ötesinde iyiydi. Sahnedeki İtalyan dilberiyle sunuşu paylaşan Serra Yılmaz... Festivalden bir Onur Ödülü alan Tuncel Kurtiz'in uyandırdığı sempati... Nielsen Vakfı adlı uluslararası bir kuruluşun bu yıl ilk kez verdiği Medeniyetler Arası Diyalog ödülünü kazandığı halde gelip alamayan Fatih Akın'ın ödülünü almak da Kurtiz'e nasip oldu. Ben, o kalabalık önünde seçilen filmlerden söz ettim, sinemamızın geldiği noktayı özetledim. Sahneye çıkan, yukarıda andığım filmlerin sanatçılarından Hümeyra, Saadet Işıl Aksoy, Ayça Damgacı ve
Tatil Kitabı'nın yönetmeni Seyfi Teoman da tüm soruları kusursuz bir İngilizce ile yanıtladılar. Gecede, Almanya'da yaşayan usta oyuncumuz Özay Fecht'in 12 dakikalık nefis filmi
Temas ve ayrıca söylediği caz parçası büyük alkış aldı, film birçok şenliğe davet edildi. Baba Zula'nın konseriyse işin tuzu-biberi oldu ve iki dansöze katılan yabancı seyirciler, kendilerini ayakta buldu. Sonunda gece öylesine Türk dostu bir hava yarattı ki, kolay anlatılamaz. Umarım festivale katılan Kültür Bakanlığı'ndan yetkililer, bu güzel sonucu Ankara'ya anlatmışlardır. Gece, Fatih Akın'ın
Yaşamın Kıyısından filminin gösterimiyle sona erdi. Ama bizler o arada kendimizi dışarı atmış ve maça odaklanmıştık. Aldığımız haberler öylesine güzeldi ki... O gece artık her açıdan unutulmaz bir olaya dönüşmüştü. Taormina'nın eski bir binanın terasındaki La Baronessa adlı ünlü lokantasında Akdeniz'e karşı geç bir yemek yerken, bütün Türkler çok mutluyduk, çok gururluyduk. Ne diyelim? Allah milletimize böyle anları bol bol nasip eylesin. Ve 'güzel Türkiye' aynı zamanda 'yalnız Türkiye' olmaktan artık kurtulsun. Bu arada, o gecenin bol görüntü eşliğinde bir dökümünü bu Pazar atv'nin
Yaşamdan Dakikalar'ında yapacağız, haberiniz olsun...
Bugünkü Tüm Yazıları
Güzel Türkiye o gece yalnız değildi
Yayın tarihi: 27 Haziran 2008, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/06/27/cm/dorsay.html
Tüm hakları saklıdır.