Konuya başlıktan değil, akıllara zarar cuma gecesinden başlamak lazım... Geçen cuma mehteran bölüğü gibiydik maçta. Bir adım ileri iki adım geri atıp durduk. Herhangi bir taktiğimiz var mıydı bilen yok... İngilizce çıkan gazetelerdeki spor yorumcuları, bizimkiler hiç kimse taktiğimizi bilmiyor. Tek gerçek; sahadaki 11 adamın deli gibi asıldığı, gelen tekmelere bile kafa ile girdiği
(Emre kıyamam ben sana), kasları yırtılırcasına serbest vuruş yaptığı
(Ahh Nihat biz sensiz neyleriz şimdi?), futbol hayatını riske edebilecek kadar ileri gidip rakibi nefessiz bıraktığı
(Servet, ayakta alkışlıyoruz)Alman milletvekillerine bile "Neden vatandaşlık yasalarını değiştiriyoruz, Hakan Balta'nın, Hamit Altıntop'un bizde oynaması gerekirdi" dedirten ve o son saniye golü ile hepimizin canına can katan çocuklar kendi canları pahasına savaştılar. (
Semih, artık Avrupa Şampiyonası'nda en geç atılan gol rekorunu resmi olarak elinde bulunduruyor.) Aralarında affetmeyeceklerim de var tabi. Onlardan birisi Volkan. Saçmasapan, profesyonelliğe sığmayan bir hareketle yüreğimizi ağzımıza getirmişti, Çeklerle yaptığımız maçın 92'nci dakikasında. Ama kimse yeri doldurulamaz değildir. Rüştü 35 yaşına rağmen, eski bir dost gibi korudu kalesini. İlk yarı güven vermedi, golü kendi hatasıyla yedi ama bir o kadar topu da soğukkanlılıkla çıkardı kalemizden. Ancak Volkan'a da çok yüklenmemek lazım. Lakin maçtan sonra Fatih Terim'in yaptığı "Ben çocuklarıma bu tür hareketleri gizli saklı yapmayı öğretemedim" açıklaması, Volkan'ın ilham kaynağı ile ilgili fikir veriyor sanırım. Binlerce Türk gencinin ağzı açık dinlediği, örnek aldığı Terim'in bu açıklaması ise katlanılabilir türden değil. Bir ikinci sıkıntı ise, galiba Milli Takım'ımız futbol kurallarına tam hakim değil. Bunun ilk göstergesi İsviçre maçı sonrası, canlı yayında atv'de konuşan spikere telefon eden Milli Takımlar Basın Danışmanı Zeki Çol'un verdiği inanılmaz yanlış bilgiydi. Buna göre; Çeklerle beraberlik halinde maç uzamayacak, iki takımın Dünya kupası maçlarının ortalaması alınacaktı. Koca basın danışmanı, poposunu kaldırıp mevzuat kitabını okumazsa, böyle ters mers olurAncak beni gerçekten dehşete düşüren, aklımın iplerini koparan açıklama ise cumartesi akşamı atv haberde Servet'den geldi. Servet aynen şunları söyledi: "Biz, çeyrek finale kadar alınan sarı kartların yarı finale çıkarken silineceğini sanıyorduk! Arda da böyle düşünüyordu!" Bu laf çok dramatiktir. Milli Takım'daki entelektüel zafiyeti ortaya koymaktadır. Bence Terim'in, çocuklara rakip takıma atacakları yumrukları hakemin olmadığı yerlerde yapmayı öğretmek yerine kuralları anlatması daha faydalı olacaktır. Ama tabii ki Avrupa Şampiyonası'nın sarı kart rekorunu kırma amaçları varsa engel olmayayım. 1996'da 19 kartla bu rekoru kıran Çekler'den ünvanı almak için sadece 4 kart eksimiz var!
Bugünkü Tüm Yazıları
Milli Takım, futbol kurallarını bilmiyor mu?
Yayın tarihi: 24 Haziran 2008, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/06/24/gny/gulsan.html
Tüm hakları saklıdır.