Bu giysilerin bir hedefi var

Artık daha temiz ve verimli bir doğanın özlemini çekiyoruz. Çevrecilik; yalnızca devletin ve yardım kuruluşlarının değil, artık ünlü markaların da gönüllü olarak baş koyduğu bir konu... Hal böyle olunca da modacılar daha sağlıklı ve ekolojik tasarımlar yapmaya başladı. Dolayısıyla; günümüz modası da artık daha bilinçli ve ekolojik bir temele oturtuldu. Günümüzde doğal boyalar ve doğal materyal kullanılan tekstil ürünleri rağbet görmeye başladı. Çevreyi koruyan bu ekolojik tasarımlar; ipek ürünler, iç çamaşırı, çocuk konfeksiyonu ve ev tekstili gibi alanlarda kullanılıyor. Ne yazık ki gerek üreticiler, gerekse tüketiciler modanın çevreye zararlarından habersiz. Oysa hızlı tüketilen kıyafetler, küresel ısınmaya neden olan karbon emisyonuna katkıda bulunuyor.

ADI YEŞİL AKIM
Pamuk hasadı ya da sentetik kumaş üretiminin yanı sıra, eşyanın çok yıkanması da çevreye zarar verebiliyor. Bir pamuklu tişörtün yaydığı karbonun yüzde 60'ı, tişörtün gerektirdiği 25 yıkama ve kurutmadan kaynaklanıyor. Bunu fark eden tekstil firmaları çevreye zarar vermeyen organik maddelerden giysi üretimini yaygınlaştırıyorlar. Avrupa ve Amerika'yı kasıp kavuran bu yeni akım 'eko-moda' ya da 'yeşil akım' olarak adlandırılıyor. Yeşil akımı takip eden modacılarla markalar hem çevreyi, hem tüketici sağlığını, hem de moda endüstrisinde çalışan insanların sağlık koşullarını ciddiye alan giysiler ve aksesuvarlar üretmeyi hedefliyor. Bu anlayışla üretilen giysiler arasında; haşere ilacı bulaştırılmadan yetiştirilen organik pamuktan ve inek sütünden yapılan trikolar, bambudan tişörtler, ısırgan otundan pantolonlar ve soya fasulyesinden üretilen gömlekler bulunuyor. Bu kıyafetler dikilirken ve renklendirilirken hiçbir kimyevi maddeye maruz kalmamış hammaddeden iplikler, kumaşlar ve kök boyalar kullanılıyor. (Marie Claire dergisi)