Ankara gazetecileri için iddianın kimin tarafından dile getirildiği de ciddiye alınmasında önemli bir kıstastır.
Ciddiyeti dikkate alınması gereken biri dün bu iddiayı dile getirince ister istemez kaygılandık.
Çünkü dile getirilen iddia, ancak çatlamış veya kırılmış bir akıldan sızabilir.
Zaten sohbetimizin sonunda sözün sahibi de dile getirdiği iddiayı irdelemeden, başkaları tarafından aktarıldığı için aynen alıntı yaptığını belirtmek zorunda kaldı.
Belki de bundandır yeterince paranoyanın yaşandığı Ankara sokaklarında kamuoyu tarafından ciddiyeti kabul edilmiş kişilerin bazı iddiaları dile getirirken daha dikkatli olmaları gerekiyor.
"Deli saçması..." Gelelim şimdi
"alıntı yaptığı" iddiasına...
Söze şöyle girdi:
"Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili Osman Paksüt'ün, Kara Kuvvetleri Komutanı Org. İlker Başbuğ ile yaptığı görüşmenin ses kaydı olduğu iddiasını duydun mu?" Duymadığımı söyledim.
"Eğer ortaya çıkarsa Paksüt zor durumda kalır" dedi.
Nedenini sordum...
Sesinin tonunu düşürüp,
"Biraz ileri geri konuşmuş da..." dedi.
Kaydın nasıl yapılmış olabileceğini sorduğumda, yanıtı aynı serilikte değildi.
Kendisinin de bilmediğini, zaten kaydı dinlemediğini, bir iddia olarak aktarıldığını,
"dostane sohbet ortamı içinde" kendisinin de bizimle paylaştığını söyledi...
"Görüşme, Kara Kuvvetleri Komutanı'nın odasında yapılmıştı... Osman Paksüt veya Org. Başbuğ kayıt altına alıp dağıtmayacağına göre kim dinleyip kayda almış?" sorum üzerine bir süre sustu.
Dile getirdiği iddia ile ilgili tespiti de kendisi yaptı:
"Doğru yahu; deli saçması. Herkes bir şey uyduruyor işte..." Meclis'teki etkin isim ile sohbetimiz bu noktada son buldu.
Derviş'in misyonu Bu kez ortanın solundan bir başka iddia sahibi telefonda karşımıza çıktı.
"Kemal Derviş'in Türkiye'ye geldiğini duydun mu?" diye sordu.
TÜSİAD'ın açılımı çerçevesinde geldiğini;
Vahap Munyar'ın Hürriyet'teki köşesinde yazdığını söyledim...
"O konu senin bildiğin gibi değil..." deyip ekledi:
"Kemal Derviş'i birileri yolluyor. Nasıl 2001 krizi sırasında da yolladılar Türkiye'de ekonomiyi raya koydurdular. Şimdi de siyasi ve ekonomik krizi bitirmesi için gönderiyorlar..." Derviş'in böyle bir misyonu üstlenme konusundaki kararı hakkında bilgi sahibi olup olmadığını sorduğumda yanıtı kısa oldu:
"Yok yok; ama sen yine de bana inan..." Bunun üzerine Derviş'in Türkiye'deki en yakın arkadaşlarından eski Devlet Bakanı
Fikret Ünlü'yü aradım.
Ünlü, Milli Takım'ın önceki geceki muhteşem başarısına stadyumda tanıklık etmiş.
Cenevre'den Türkiye'ye yeni dönmüştü.
"Kemal Derviş..." dedim.
Ünlü,
"Türkiye'ye geleceğinden bilgi sahibiyim" dedi; ancak Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) Başkanlığı görevinden ayrılıp Türkiye'de siyaset yapıp yapmayacağı hakkında bir şey söylemeyeceğini vurguladı.
"Sabahtan beri telefonum susmuyor; herkes bana aynı soruyu soruyor" diye de ekledi.
"Olur mu?" dedik...
Sözlerini,
"Keşke; ama bilmiyorum" diye noktaladı.
Başta da söyledik; bu iddialar, dedikodular, ancak çatlamış akıllardan sızabilir.
Yayın tarihi: 17 Haziran 2008, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/06/17//haber,D0C565A3EE70418D9614352A636A0E44.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.