Geçen ay, Magnum'un reklam çekimleri için Türkiye'ye gelen Josh Holloway'in en önemli özelliği zannedildiği gibi mavi gözleri ve seksi vücudu değil! Mütevazılığı ve centilmenliği...
* JOSH HOLLOWAY'İN FOTOĞRAFLARI İÇİN TIKLAYINIZ...* Uçaktan inmenizden itibaren ülkemiz hakkındaki izlenimleriniz ne oldu? İlk izlenimim inanılmaz derecede asil bir memleket olduğu. Uçaktan indiğimde değil, daha uçağın içindeyken, iniş sırasında kuş bakışı İstanbul'u gördüğümde müthiş bir mimarisi olduğu dikkatimi çekti. Boğaz ve köprü çok güzel. Beni Boğaz'ın yanında bir otele yerleştirdiler. Muhteşem bir manzarası var. İnsanları da inanılmaz sıcak ve asil.
* Gelmeden önce burası hakkındaki beklentiniz nasıldı? Ne beklemem gerektiğini hiç bilmiyordum. Türkiye hakkında pek fikrim yoktu. Gençliğimde çok Avrupa ülkesi gezmiştim ama İstanbul'a ilk kez geliyorum. Sadece, gelmeden önce yaptığım internet araştırmasında edindiğim fotoğraflar ve bilgiler sayesinde bir fikrim vardı. Özellikle yemekleri hakkında çok övgü duymuştum. Dedikleri kadar varmış!
* Yabancı misafirlerimizi kebap yedirmeden yollamayız. Nasıl buldunuz? Bayıldım. Zaten değişik yemeklerle aram iyidir. Eşim Endonezyalı olduğu için onun geldiği yemek kültüründe de birçok farklı lezzet ve baharat kullanılıyor. Ben de bu tür değişik tatlara bayılıyorum. Kebapları da çok sevdim lezzet çeşitliliği dolayısıyla.
* Endonezyalı eşiniz Yessica Kumala da zaten en az sizin kadar merak uyandırıyor farkındaysanız. Bu kadar yakışıklı bir erkeğin tek bir kadına bu kadar bağlı olmasına alışık değiliz. Nasıl bir aşk bu?
Gerçek aşk!
ÇOK ETKİLEYİCİYDİ* Nasıl fark ettiniz gerçek olduğunu? Dokuz yıldır beraberiz. Daha ilk buluşmamızda fark ettim onunla uzun yıllarımı geçireceğimi. 'Josh, bu kızdan kaçsan iyi olacak' dedim kendi kendime. Planlamamıştım. Ama o ilk buluşmada, onun son buluşmamız olmayacağı apaçıktı. O da aynı şekilde düşünüyor.
* Nasıl tanıştınız? Los Angeles'ta Sunset Room diye bir barda tanıştık. Arkadaş grubundaki kızlara laf attım. Onun arkası dönüktü, bardan içki alıyordu, fark etmemiştim. Beni duyunca arkasına döndü. Oradan gitmemi söyleyerek omzuma bir tane patlattı. Ama o sırada dikkatini çektim herhalde.
Bana şöyle bir yukarıdan aşağıya alıcı gözüyle bakıp, 'Gitmeden bana numaranı bırak' dedi. Numaramı verdim ve aynı haşinlikle uzaklaştı. 'Kim bu ya!' dedim kendi kendime. Neydi bu ya! Komik ama etkileyiciydi. Sonradan konuştuğumuzda söyledi; beni telefonuna ' Sunset'teki çocuk' diye kaydetmiş.
* Kaç yaşındaydı eşiniz?
22 yaşındaydı. Çok gençti.
* Eşinize evlenme teklifini nasıl yaptınız? Altı yıl olmuştu birlikteliğimizde. Fikir olarak hazırdım teklif yapmaya ama sonuçta aktör olmaya çalışan işsiz bir adamdım o zamanlar. Düzenli bir işim ve maaşım olmadığı için ona bu şartlarda teklif yapmak istemedim. Tam o dönem 'Lost' başladı ve birden para kazanmaya başladım. Birkaç bölüm çekildikten sonra teklifimi yaptım zaten.
* 'Lost' hayatınızı nasıl değiştirdi? Ooo! Çok geniş bir soru bu! Tuhaf gelecek ama 'Lost' hayatımı hem çok değiştirdi hem de aslında hiç değiştirmedi. Ben dünyayı gezmeyi çok severdim. Eşimle flört aşamasında her yeri geziyorduk. Kamp yapıp balık tutmayı çok severdik özellikle. İkimiz de doğa aşığıyız. 'Lost' başlayınca bu şekil çok değişmedi. Ama oyunculuk konusunda benim kendime güvenim geldi. Para kazanmaya başladım. Ev aldım, evlendim... Her ne kadar yaşam tarzım aynı kalsa da, bakıldığında büyük değişimler yaşattı bana 'Lost'...
* Kariyerinizle ilgili kurduğunuz hayaller var mı?
Clint Eastwood'un yönettiği bir filmde oynamak istiyorum. Bir de Jack Nicholsan, Robert De Niro ve Daniel Day-Lewis gibi usta oyuncularla oynamak istiyorum. Büyük hayranlarıyım hepsinin.
GÜNAYDIN