kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 13 Haziran 2008, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Cuma Sabah 
ATİLLA DORSAY

Altın Koza: Nereden nereye geldi!

İlk kez 1969'da yapılan Altın Koza Film Festivali, pek çok kez sekteye uğradı ama hep ayağa kalktı. Bu yıl 15.'si düzenlenen festivalde, en çok jürinin kararları tartışıldı. Oysa ki sanatsal seçimlerde doğru-yanlış gibi kriterler olmamalı.
Adana Altın Koza Film Festivali yıllar sonra bu kenti yeniden görme fırsatını bana verdi. İlk kez 1969 yılında yapılan festivale 70'lerin başlarında gitmiştim. Sonra köprülerin altından o kadar sular aktı ki... Festival özellikle ilk yıllarında, o dönemde Yeşilçam'ın en tutucu unsurların egemenliğindeki Altın Portakal'ı geride bırakıp yenilikçi, haydi o yılların diliyle yazalım, 'devrimci' bir nitelik taşır gibiydi. Genç ve taze bir heyecan ve siyasal bir tavırla belirlenen... Ama sonra sekteye uğradı. Tekrar başladı, ama yine durdu. Umalım ki 2003'te yeniden başlayan bu girişim artık duraksamadan sürer. Benim katılamadığım Tuncel Kurtiz'e saygı gecesinin çok hoş olduğunu, Kurtiz'in (aslında tepkisini pek belli etmeyen) Adana seyircisinden büyük alkış aldığını söylediler. Benim katıldığım Onur Gecesi de güzeldi. Selda Alkor hâlâ hiç eksilmeden süregelen sinema sevdasını anlattı, Halil Ergün "Bu ödül bize 'Sen de varsın, sen de bir iz bıraktın' demenin bir kanıtıdır," dedi. Her zamanki gibi bir duygu seli halinde, son derece heyecanlı olan Halit Refiğ ise ödülünü elinden aldığı Ediz Hun'u "Dünya çapında bir çevreci," diye övdü. Tüm bu değerli sanatçıları ben de yürekten kutluyorum. Gazetelerde okumuşsunuzdur; yönetmen Halit Refiğ, ödül gecesinde birden tepesinde patlayan havai fişekler nedeniyle adeta şok geçirdi, dengesini yitirip bayılır gibi oldu. Öylesine şaşırdık ki, ne olduğunu bile anlayamadık. Neden sonra sahneye çıkıp, şaka yollu, oyunculuğa heves ettiğini söyleyince, içimiz rahatladı. Aslında olaydan ben de çok rahatsız oldum. Haydi, uzakta yapılsa neyse, ama yakında, tam tepenizde birden gümbür gümbür havai fişekler patlamaya başlıyor. İstanbul'un bence görgüsüzce eğlenen takımının ayağa düşürdüğü, her düğüne, sünnete ve toplantıya yakıştırılan, nerdeyse gündelik hale düşen (oysa Batı ülkelerinde ancak önemli, ulusal bayramlarda akla geliyor) bu sözüm ona eğlence, oradan da Anadolu'ya sıçradı. Ve iyice yaygınlaştı. Halit Refiğ olayının bu gereksiz şamata olayı üzerinde düşünmemiz için bir fırsat olmasını diliyorum. Hem de içtenlikle...

MATEMATİK DEĞİL SANAT
Altın Koza jürisinin kararları doğru muydu? Aslında sorunun kendisi yanlış. Sanatsal seçimlerde 'doğru-yanlış', 'iyikötü' kriterleri olur mu? Matematiksel şeyler değil bunlar, herkesin farklı algıladığı sanatsal üretimler. Dolayısıyla dünyanın hiçbir yerinde bizde olduğu biçimde eleştirilmezler, bitmeyen tartışmalara malzeme oluşturmazlar. Jüri kararlarını ben de eleştiriyorum. Ama ilkeler düzeyinde... Örneğin festival jürilerinde asla ve asla 'adaylar' açıklanmaz. Oscar mı bu? Aday denen isimler jürinin kendi çalışmasının içe dönük ayrıntılarıdır, seçimi kolaylaştırmak için her dalda adayların üçe-beşe indirgenmesidir. Ama bunların, hele ödül töreni gecesi 'adaylar' diye açıklanarak resmi bir niteliğe büründürüldüğüne hiç tanık olmadım.

MİNİCİK ROLLERE ÖDÜL!
Ayrıca, özellikle oyun dalında toplu ödüller gördüm de, bir filmin tam 18 kişilik erkek kadrosunun tümüne ödül verildiğini hiç duymadım! 18 oyuncu lafı bile her birinin minicik roller oynadığını ve bu açıdan, oyunculukların değerlendirilemeyeceğini anlatmıyor mu? Ayrıca, çok hoş bir film olan Sonbahar'ın Altın Koza'sı tamam da, jüri özel ödülü denen ve ödül dışı kalmış bir film veya sanatçıya verilmesi gelenek olan ödülün, yine Sonbahar'ın yönetmen/görüntü yönetmeni/sanat yönetmeni arasında paylaştırılmasına ne demeli? Son derece fantezi şeyler bunlar, hemen hiçbir dayanağı olmayan... Bunları eleştirmek bir şeydir, dereceye girmemiş bir filmin yapımcısının "Bu bir rezalettir," deyip jüriye saldırması başka bir şey. Bu, aslında sevip savunduğumuz ve zaten seyircinin de sevdiği bir film olan Beyaz Melek'e zarar getiriyor. Oyunun kuralını bilmeden, gerekli olgunluğun yanına bile yaklaşmamış kişilerin bu tür tepkileri, artık rahatsız etmeye başladı. Umarım ki Mahsun, gelecek filmi için yine bu şamatacı 'yapımcı' ile yola çıkmaz.