Üniversite çağına gelmiş genç bir kızın ne giyeceğine, ne içeceğine kimse karışamaz, karışmamalı.
Bu nedenle,
Anayasa Mahkemesi'nin türbanlı genç kızların üniversite öğrenimi görme hakkını ellerinden alan kararı, toplumun geniş kesiminin vicdanını yaralamıştır. Karar öncesi süreçle ilgili birçok eleştiri yapılabilir, tartışma açılabilir.
Medyanın bir bölümü daha ilk günden "kaos" manşetleri atarak bugün içine düştüğümüz durumun işaret fişeğini atmıştı.
Bu Türkiye'nin elitlerinin dinamik güçlerle yaptığı işbirliği sonucu ortaya çıkan bir tablo.
Önce bu gerçeği kabul edelim.
Sonra, kararın geniş kesimlerde hayal kırıklığı yarattığını, kimi kesimleri ise son derece rahatlattığını kabul edelim.
Laiklikle ilgili kaygıları olan kesimler Anayasa Mahkemesi kararıyla kendilerini hem güçlü, hem de güvende hissetmişlerdir.
Böyle bir toplumsal tablonun uzun süre devam ettirilemeyeceği bir gerçektir.
Türkiye hem insanların dilediği gibi giyinip kuşandığı, hem de laiklik kaygılarının yaşanmadığı bir uzlaşma bulmak zorundadır.
AB projesi bunun için ideal bir platform(du).
Çünkü Türkiye'nin hem dönüşümünü sağlıyor, hem de bu dönüşümün yönünden endişe eden laik kesimleri yatıştırıcı bir işlev görüyordu.
AB sürecinin soğuması bunu işlevsiz hale getirdi.
Ancak Türkiye dış dinamiğin zayıflaması nedeniyle gelişim, değişim ve toplumsal barış projesinden vazgeçemez.
Eğer bu ülke nüfusunun bir bölümü sadece kılık kıyafeti nedeniyle en temel haklardan biri olan eğitim hakkından mahrum bırakılıyorsa, devlet kendi yurttaşlarını bir nevi düşman gibi görüyorsa, sistemin sağlıklı işlemesi mümkün değildir. Aklı başında her siyasetçinin bu gerçeği görmesi gerekir.
Türkiye hem etnik kökeni, hem inancı nedeniyle dışlanan kesimlerle bir uzlaşma yolu bulmak zorundadır.
Aksi halde sürekli gergin, enerjisini yanlış yerlere harcayan bir toplum haline geliriz.
Dünyanın küresel ısınmadan kıtlığa, ekonomik krizden susuzluğa uzanan bir dizi sorunla boğuştuğu bir dönemde, Türkiye'nin enerjisini bu konulara harcama lüksü de yoktur.
Sivil siyaset bu gerçeği görmeli, gerilimin kendi zeminini erozyona uğratacağını fark etmeli.
Yeni bir anayasa yeni bir toplum sözleşmesidir.Birey hakkına saygılı, laikliği ve hukukun üstünlüğünü güvence altına alacak bir metin üzerinde uzlaşıp Türkiye'nin önünü açmak gerekir. Aksi halde Türkiye'yi çok ama çok sıkıntılı ve sancılı bir dönemin beklediğini kabul edelim.
Yayın tarihi: 7 Haziran 2008, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/06/07//babahan.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.