Tiran Belediye Başkanı
Edi Rama önceki gün SABAH'ı ziyaret etti.
Eski bir milli basketbol oyuncusu olan Rama bundan yaklaşık 20 yıl önce İstanbul'a gelmiş, bu ikinci ziyaretiymiş.
Ziyareti esnasında
Enver Hoca dönemine ilişkin anılarını anlattı.
Şimdi gülümseyerek dinlediğimiz anılar gerçekten tüyler ürperticiydi ve demokrasinin ne kadar değerli bir sistem olduğunu bize bir kez daha hatırlatıyordu.
Mesela Enver Hoca, Sovyetler Birliği ile ilişkileri bozulunca Arnavutluk'taki Ruslara karşı tavır almış.
Bunların bir kısmı Rusya'da okuyan Arnavut gençlerle tanışıp evlenmiş, çoluk çocuğa karışmış kadınlarmış.
Enver Hoca, SSCB'ye tavır alınca Rus kadınların çoğu ülkeyi terk etmiş. Geriye sadece 5-6 kadın kalmış. Bunlara KGB casusu muamelesi başlamış ve birinin evi basılmış.
Arama sırasında ev sahibinin oğlunun dolabında Amerikalı şarkıcı
Joe Cocker'ın posteri bulunmuş ve delikanlı hemen gözaltına alınmış.
Stalin döneminden kalma o kamuya açık mahkemelerden birine çıkarılmış genç adam.
Savcılık Joe Cocker'ın şarkıcı değil de CIA ajanı olduğunda ısrarlıymış.
Genç adam bu posteri sosyalist enternasyonel çerçevesinde Arnavutluk'a gelen bir arkadaşının verdiğini söylese de ikna edememiş veya mahkeme zaten onu mahkûm etmekte kararlıymış.
Beklenilen de gencin CIA ile işbirliğini kabul edip özeleştiri yapmasıymış.
Son duruşmada sahte bir tanık çıkıp genci Joe Cocker'la bir plajda gördüğünü söyleyince genç adam mahkemenin niyetini anlamış ve yazılı bir savunmayla bütün sistemi ve Enver Hoca'yı yerden yere vurmuş.
Sonuç.
Ancak 15-20 yıl sonra, o da rejimin devrilmesinin ardından özgür kalabilmiş. Aynı şekilde Enver Hoca, günün birinde ahlaki yozlaşmaya yol açtığı gerekçesiyle İtalyan ve Yugoslavya kanallarının izlenmesini yasaklamış.
İnsanlar evlerinde elbise askılarından yaptıkları uyduruk antenlerle Yugoslavya kanallarını izleyebiliyormuş. Hele
Emir Kusturica'nın
"Çingeneler Zamanı"nı izlemek için verdikleri çaba müthişmiş.
Antenin gücü artsın diye bir tel bağlamışlar, bu tele de bir kaşığı tutturmuşlar.
Sinyalin gücü artsın diye bütün herkes sırayla kaşığı ağzına alıp tutuyormuş.
Avrupa'nın göbeğinde 20'nci yüzyılın yarısından fazlası bu totaliter rejimler altında geçti. Şimdi bir hikâye dinler gibi dinlediğimiz bu rejimler altında milyonlarca insan yaşadı, cezaevlerinde çürüdü veya uyduruk mahkemelerde yargılanıp öldürüldü.
Onun için demokrasinin kıymetini bilmek ve onu her türlü aşırılıktan korumak gerekiyor.
Yayın tarihi: 28 Mayıs 2008, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/05/28//haber,B48B0FC6DA9A409C8C6B11C8EECA3B90.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.