GÖTEBORG
Son 20-30 yıldır sürekli olarak gazetelerin ölüm hükmü veriliyor.
İdam kararı verilmiş de, hükmün infazı için cumhurbaşkanının son imzasını bekleyen mahkûm muamelesi yapılıyor gazetelere.
Evet,
internet, televizyon, cep telefonu gibi anında ve hızlı bilgi sunan yeni teknolojilerin rekabetiyle karşı karşıya gazeteler. Ama gazeteler ölmüyor.
Tam tersine, güçlerini koruyor, artırıyor.
Bunu biz değil, Dünya Gazeteciler Birliği'nin 2007 yılı raporu söylüyor.
Birliğin CEO'su Timothy Balding önceki gün raporu açıkladı.
Gazeteler ölmüyor, gücünü koruyor hatta artırarak koruyor. Çünkü gazete çevresinde ve dünyada olup bitenler hakkında bilgi sahibi olmak isteyen insanlar için en güvenilir bilgi kaynağı olma özelliğini koruyor.
İnsanlar internetten, televizyondan olup biteni duyuyor.
Ama gelişmeleri izlemek, yorumuyla birlikte okuyup değerlendirmek için gazeteyi seçiyor.
Bunun için de gazeteye daha fazla zaman ayırıyor.
Şimdi şaşıracaksınız, gazete okumaya en çok zamanı da biz ayırıyoruz. Evet, Türkiye'de insanlar her gün tam 74 dakikalarını gazetelerini okuyarak geçiriyor. Bu da Türkiye'yi birliğe üye 113 ülke arasında bu alanda birinci sıraya yükseltiyor.
İkinci sırada ise 50 küsur dakika ile Belçika geliyor.
Onca kavga ve gürültüye, karşılıklı suçlamaya rağmen gazeteler Türkiye'de keyifle okunma özelliğini sürdürüyor.
Niye mi?
Cevabı basit:
Associated Press Ajansı insanların gazetede aradıkları özellikler üzerine bir araştırma yapmış, bu da Göteborg'da açıklandı.
Onların araştırmayla bulduğu gerçeği biz yıllardır uyguluyoruz.
Bilgi verirken eğlendirmek, haberlerin boyutunu ölçülü tutmak, yaşam tarzı kaynağı olmak, cıvıl cıvıl olmak gibi. Hem bu nedenle, hem son dönemde yaşanan gelişmeler gazetelere ayrılan zamanı artırmış.
Ne yazık ki, Türkiye'nin reklam sektörü de gazete hakkındaki bu önyargının etkisi altında.
Onun için reklam verirken görseli ön planda tutuyor.
Oysa WAN'in aynı raporu yapılan bir araştırmada insanlara yöneltilen
"Evinizdeki teknolojik bir araçtan vazgeçmek zorunda kalsanız, birinci tercihiniz ne olurdu?" sorusuna televizyon cevabı verdiklerini de ortaya koyuyor.
İlk gazetenin Roma'da olup bitenlerden halkı bilgilendirmek için Julius Ceasar tarafından kullanılan Acta Diurna olduğu kabul ediliyor.
Millattan Sonra 59'uncu yılda yayınlanan Acta Duirna'nın üzerinden binlerce yıl geçti.
İnsanlar hâlâ çevrelerinde ve dünyada olup bitenden haberdar olmak istiyor.
Bugün bunun için radyodan televizyona, cep telefonundan internete kadar birçok imkâna sahipler.
Ama bunca olanak çokluğu gazetenin bittiği anlamına gelmiyor.
Çünkü gazete enformasyon kaynağı olarak da, eğlence kaynağı olarak da, bir yaşam rehberi olarak da insanlar için önemli bir araç.
Evet dünyadaki tüm ürün ve canlılar gibi gazeteler de bir gün yok olacak.
Ancak gazete tirajları ve dünyada her geçen gün artan gazete sayısı bu sonun kimilerinin iddia ettiği gibi çok yakın olmadığını net bir şekilde ortaya koyuyor. Bu son henüz ufukta bile değil.
İnsanlar özellikle Türkiye gibi bir ülkede her gün 74 dakikalarını gazete okumaya ayırıyorlarsa, gazetenin önü çok açık ve yeri çok sağlam demektir.
Özellikle Türkiye gibi köşe yazarı okuma geleneğinin güçlü olduğu, insanların haber kadar yorumuna da önem verdiği bir ülkede.
Kişi başına düşen gazete sayısından tirajına kadar Türkiye'nin yazılı basını gücünü koruyor.
Bizler ve okurlar bunun farkındayız...
Şimdilik bunun tam farkında olmayan reklamverenler kesimi. Onların da bu gerçeği görmeleri ve elde bu kadar kalan bir ürünün reklam konusu için ürünler için önemini anlamaları gerekir.
Yayın tarihi: 4 Haziran 2008, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/06/04//haber,CBBA893F91F34D3D9E75EBCE1F18454B.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.