Hıncal Uluç,
"Yaşa Nazlı Hanım Yaşa" başlıklı yazısında
"İnsanlar ikiye ayrılır" demiş bir filozofa referans yaparak:
"İnsanları ikiye ayıranlar ve ayırmayanlar." Bu sözlerle, benim 3 Haziran 2008 tarihli yazımı eleştiriyor. O makalede belirttiğim gibi, bazı gazeteler ve gazeteciler, askerin siyasete müdahalesine karşı daha enerjik bir tavır takınıyor. Etnik ve dini farklılıkları tehdit değil, zenginlik olarak değerlendiriyor. Bazıları ise, AK Parti'ye karşı muhalefeti,
"rejim kaygısı" üzerinden yürütüyor. Türk ordusunun,
"cumhuriyeti koruma kollama" refleksini, demokrasiyle bağdaştırıyor; hatta gerekli görüyor. Zaten, gizli-açık bir müdahale ihtimali bulunmasa, kimse, laik cumhuriyeti tehlike altında göstermeye kalkışmaz; siyaset sadece parlamento zemininde yapılır.
Galiba filozofun görüşüne üçüncü bir şık eklemeliyiz: İnsanları ayıranlar... ayırmayanlar... ve
"Ayrımcılık yaptığının farkına varamayanlar." * Başörtülü bir kadına,
"Yumurta kafalı" demek ayrımcılık değil mi?
* İmam Hatip mezunu başarılı bir gencin sınav sonuçlarının düşük katsayı ile değerlendirilmesi ve mesela Teknik Üniversite'ye gidememesi ayrımcılık değil mi?
* Dünyanın dört bir yanında faaliyet gösteren Türk liselerindeki yabancı gençlere, Türkçemizi ve şarkılarımızı öğreterek
"Türkçe Olimpiyatları" gibi harika bir işi başaran Gülen cemaatine,
"gizli örgüt", "çete" muamelesi yapmak ayrımcılık değil mi?
İşte bazı gazeteler ve gazeteciler, böyle bir ayrımcılığa karşı oldukları için
"demokrat" sıfatını hak ediyorlar. Diğerleri ise, başörtülüyü, İmam Hatipliyi, Gülen cemaatini vs, provokasyon malzemesi olarak kullandıklarından dolayı,
"postal hareketlerini göz ucuyla izliyor, hatta gerekli görüyor" değerlendirmesine uygun düşüyorlar.
Bugünkü Tüm Yazıları
Hem yaşayalım hem düşünelim
Yayın tarihi: 5 Haziran 2008, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/06/05//haber,06BB581E3CED489C9577BF60B426AEB7.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.