Demet Akalın, Bodrum'daki konserinde alkış alamayınca, seyircilere
"Dağdan mı, Diyarbakır'dan mı geldiniz?" diye çatmış. Bu kadarla kaldığı gene iyi. Seneler boyu genlerine yerleştirilen kültürel kodlarla
"Siz kuyruklu Kürt müsünüz?" diye de sorabilirdi.
Türkiye'de, farklı kimlikleri aşağılama alışkanlığı süregelmiştir. Başarılı kişiler, İstanbul lehçesiyle konuşan iyi eğitim almış karakterler olarak filmlerde yer alırken, Kürt şivesi daima bir komedi unsuru gibi kullanılmıştır. Keza, hâlâ hiçbir dizide, başı örtülü insanlar başı açıklarla bir arada görünmüyor. Onları yok sayıyoruz. Ama bakın Amerikan filmlerine: Bir zamanlar okulları, lokantaları, hatta otobüste oturduğu koltuklar bile beyazlardan ayrı olan zenciler, her türlü meslek dalında, başarılı bir avukat, hakim, doktor, polis veya asker olarak rol alabiliyor. Geçmişte, ayrımcılığın daniskasını uyguladılar, fakat, artık en azından, resmi politikalarda, bu davranış biçimi sona erdi.
Bizim dizi yapımcılarına sesleniyorum: Kürt şivesiyle terörü yan yana gösteriyorsunuz. PKK dolayısıyla bu, belki gerçeğe uygun. Ama Allah için, filmlerinizde neden Diyarbakırlı, Urfalı, Bitlisli, aynı zamanda iyi karakterli, yardımsever bir işadamı bulunmuyor? Ya da
"türban" ile başını örten bir kadın, kentli ve zengin bir ailenin ferdini canlandırmıyor?
Türkiye'de ayrımcılık dolu dizgin gidiyor. Bu yüzden Demet Akalın üzülmesin. Biz ne de olsa beyni yıkanmış insanlarız. Hâlâ ilkokulda çocuklar, yemine,
"Türküm, doğruyum, çalışkanım" diye başlıyor. Hâlâ, Rum'dan, Ermeni'den, Yahudi'den söz ederken, bir türlü dilimiz
"Türk" demeye varmıyor.
Yayın tarihi: 22 Mayıs 2008, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/05/22//haber,2E6EB79AE1A74128B06FDD45BE6FBF74.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.