En az 4 yıldır Türkiye'nin arabuluculuğuyla ama gizli diplomasiyle yürütülen Suriye-İsrail barış görüşmeleri dün üç başkentte eşzamanlı yapılan dört cümlelik açıklamayla resmiyete döküldü. Ankara, Şam ve Kudüs'te yapılan açıklamaya göre, "Suriye ve İsrail, Türkiye'nin gözetiminde aracılı barış görüşmelerine başladılar", "İki taraf da bu görüşmeleri iyi niyetle ve açık fikirlilikle sürdüreceklerini beyan ettiler", "Diyalogun 1991'deki Madrid Konferansı ilkeleri çerçevesinde, kapsamlı bir barışa ulaşılması hedefi doğrultusunda kararlı ve sürekli bir şekilde yürütmeyi kararlaştırdılar" ve nihayet "İki taraf da Başbakan Erdoğan'a ve Türkiye'ye bu süreçteki rolü ve ev sahipliği için teşekkür ettiler."
Resmi açıklama dün yapıldı ama aslında İstanbul'daki temaslar pazartesi günü başladı. İsrail Başbakanı Ehud Olmert'in iki danışmanı Şalom Turjman ve Yoram Turbowitz (Gizli müzakereleri de onlar yürütmüşlerdi) önce Başbakanlık Başdanışmanı Prof. Ahmet Davudoğlu ve Dışişleri'nin bu konuyla görevlendirilen mensuplarıyla bir araya geldi. Ardından Samir Taki başkanlığındaki Suriye heyeti yine Davudoğlu ve Dışişleri görevlileriyle buluştu. Bu dolaylı temaslarda son teknik pürüzler de aşılıp müzakerelerin çerçevesinde anlaşmaya varılınca, resmi görüşmeler için masaya oturuldu. Hayırlı olsun.
İyimser olmak Biz Suriye ile İsrail arasında barış anlaşması olasılığını geçmişteki girişimlere göre bu kez daha yüksek buluyoruz. (Zaten açıklamayla birlikte Telaviv Borsası'nın coşması, bu görüşün yaygınlığını gösteriyor.) İyimserliğimiz iki nedene dayanıyor:
1-
Davudoğlu'nun yürüttüğü mekik diplomasisinde iki ülke de barışı gerçekten arzu ettiklerine birbirlerini inandırdılar. Kudüs'ün ilettiği tüm sorulara Şam açık ve net yanıtlar verdi. Bellibaşlı sorular şöyleydi:
"İsrail'in Golan Tepeleri'nden çekilmesini de içeren bir barış anlaşması çerçevesinde; Hamas'ın silah kaynaklarını kurutmaya, Hizbullah'la ilişkilerinizi kesmeye ya da en azından soğutmaya ve ona silah sağlamaktan vazgeçmeye, İran'la ittifakınızı bozmaya hazır mısınız?"
Tabii Suriye'nin soruları oldu. Özellikle, "Golan'dan çekilmek" ifadesinin içinin doldurulmasını istedi. İnandırıcı yanıt aldı.
2-
Diğer neden: Suriye ile İsrail arasındaki pürüzlerin yüzde 85'i daha önceki girişimlerde çözüldü. Hatta 2000 yılı başında Hafız Esad ile Ehud Barak barış anlaşmasını imzalamaya çok yaklaştılar. Suriye, Taberiye Gölü kıyısındaki 400 metrelik şeridi de isteyince Barak masadan kalktı.
"400 metrelik toprak parçası için barış fırsatı kaçırılır mı" diye düşünebilirsiniz. Ama o şerit Suriye'nin, İsrail'in su ihtiyacının yüzde 40'ını sağlayan Taberiye Gölü'ne erişimini sağlayacak.
İsrail krize girerse Tabii iyimserliği gölgeleyen faktörler de var. Örneğin bir Amerikalı işadamından rüşvet aldığı iddiasıyla hakkında soruşturma açılan Başbakan Olmert'in koltuğunun sallantıda olması gibi: Zira resmen suçlanırsa hemen istifa edeceğini açıkladı. Böyle bir gelişme koalisyon hükümetini daha da zayıflatacak ve erken seçimi kaçınılmaz hale getirecek. Olası bir seçimde başbakanlığın en şanslı adayı olarak Ehud Barak gösteriliyor. 2000'deki görüşmelerde barış şansını tepen adam!
Türkiye'nin konumuna gelince;
Ankara elbette Suriye-İsrail barış görüşmelerini sonuna kadar tek başına götüremez. Bir noktadan sonra ABD'nin devreye girmesi veya sorumluluğu üstlenmesi kaçınılmaz olacak. Hatta AB, Rusya gibi diğer önemli aktörlerin de.
Bununla birlikte
iki tarafın da güvenine sahip "Tek ülke" olarak Türkiye şimdiden Ortadoğu'da güç, AB'de koz, dünyada da prestij kazandı. Hele bir de görüşmeler Ortadoğu'daki dengeleri ve dinamikleri değiştirecek barış anlaşmasıyla noktalanırsa, Türkiye'nin gücü ve prestiji olağanüstü, büyüleyici boyutlara varacak.
Çünkü, "Ortadoğu'da Mısır'sız savaş, Suriye'siz barış olmaz" kuralına "Türkiye'siz diyalog olmaz" önermesi eklenecek.
Yayın tarihi: 22 Mayıs 2008, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/05/22//safak.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.