kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 16 Mayıs 2008, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
NAZLI ILICAK

Elizabeth'in yatağı

Kraliçe 2. Elizabeth, 1971'de de ülkemize gelmişti. O günlere ait bir hikâyeyi, bir diplomat eşinden dinledim.
Yurtdışındaki temsilciliklerimizden birinde, tavan arasına atılmış bir yatak odası takımı. Her tarafı yaldızlı; tam yeni zenginlere yakışır bir ihtişam görüntüsü içinde. Tavus kuşu motifleri, yatak başlarında doreden yapılmış kanatlı heykelcikler vs... Bakanlardan biri, bunu görüyor ve Türkiye'ye yollanmasını istiyor. Sefire hanımın canına minnet. Hemen takımı Ankara'ya Dışişleri Konutu'na gönderiyor. Nihat Erim hükûmeti kurulduğunda, Osman Olcay Dışişleri Bakanı oluyor ve onlar da üzerinden görgüsüzlük akan bu yatak takımını kullanılmayan bir odaya kaldırıyorlar. Kaldırmakla kalmıyorlar, eşe dosta gülmek için gösteriyorlar. Dışişleri Konutu'nda, hanımların katıldığı bir yemekte gene yatağın lafı geçiyor. Birkaç hanım birlikte o odaya giriyorlar. Aralarından biri, bir subay hanımı; yatağa bayılıyor. "Aman ne güzel" deyince, diğerleri ses çıkaramıyor. Olay öylece şakalarla sürüp giderken, birdenbire Çankaya'dan, Cevdet Sunay'dan bir talep geliyor: "Lütfen kullanmadığınız o yatağı Çankaya'ya gönderin."
Yatak gönderiliyor; Olcay çifti, bu çirkinlik abidesinden kurtuldukları için sevinçli. İşte tam o sıralarda Kraliçe Elizabeth Türkiye'ye geliyor ve Çankaya'da ağırlanacak. Sunay, " Yatak odasını hazırladık, bir de siz göz atın; bir eksik var mı?" diye Osman Olcay ve eşine haber gönderiyor. Dışişleri Bakanı ve hanımı, Çankaya'ya gittiklerinde ne görsünler, Kraliçe'ye o mendebur yatak hazırlanmamış mı! Üstelik, duvarlar rengârenk boyanmış; sözgelimi, mor duvarın önünde yeşil bir koltuk, kırmızı duvarın önünde sarı bir koltuk, yatağın üzerine pembe işlemeli bir yatak örtüsü serilmiş. Yapacak bir şey yok. Elizabeth, işte o yatakta ağırlanıyor ama, Osman Olcay, bir şekilde Kraliçe'ye, bütün Türklerin bu kadar zevksiz olmadığını söylemek istiyor. Kraliçe'yle birlikte, Kraliyet yatıyla İzmir'e gidiyorlar. Fırsat, İzmir Efes Oteli'nde çıkıyor. O zamanlar, Efes Oteli'nin özel bir dondurması vardı. Pembe uzun bir dondurma, kenarında yeşile boyanmış pamuk şekeri. Osman Olcay Kraliçe'ye eğiliyor ve diyor ki: "Çankaya'da kaldığınız odanın mimarı yapmış bu dondurmayı da." Edinburg Dükü Prens Philip, "Yanılıyorsunuz Sayın Olcay" diye lafa giriyor, " Bence, o odayı, bu dondurmayı yapan Efes Oteli'nin ahçısı dekore etmiş."
1971'deki ziyarete dair bir başka hikâye daha dinledim. Yatla geçerken Çanakkale'de mola veriyorlar. Kraliçe karaya iniyor ve Çanakkale savaşlarına ait, kendisine sunulan bilgileri dinliyor. Hava buz gibi. Herkes donuyor; ama Kraliçe'nin yüzünde üşüdüğüne dair hiçbir işaret yok. Sükûnetle dinliyor anlatılanları. Herkes merak ediyor, içine kalın yün fanila giydi; nasıl böyle üşümeden durabiliyor diye. Brifing sona eriyor. Yatına girip, kapıyı kapar kapamaz Elizabeth, titremeye, ellerini ovuşturmaya "Aman hemen bir sıcak çay; içim dondu" demeye başlıyor.
İlk anlattığım hikâye, Prens Philip'in ince espri kabiliyetini, bu da Kraliçe'nin nezaket ve zarafetini gösteriyor.
Merak ediyorum: Acaba kraliçe, o günleri hatırladığı için mi, Ankara'da, Çankaya yerine, Sheraton'da konaklamayı tercih etti?