Bu fıkrayı daha önce yazmıştım.
Unutanlara hatırlatayım. Delikanlı ile kız arkadaşı baş başa kalabilecekleri bir ev bulamayınca, yol kenarına park etmiş bir kamyonun altına girmişler.
Bir süre sonra bir düdük sesi ile uyarılmışlar.
Delikanlı başını kaldırınca, tepelerinde duran bir polis görmüş... Polis sert bir ifade ile
"Ne yapıyorsunuz burada" diye sormuş.
Delikanlı
"Görmüyor musunuz, kamyonu tamir ediyorum" diye cevap vermiş.
Bu cevabı alan polis gülmüş,
Şu anda üç tane yalan söyledin, demiş.
Sonra üç yalanı sıralamış:
- Kamyon tamir edilirken sırt üstü yatılır. Sen yüz üstü yatıyorsun. Kamyon tamir edilirken ceket çıkartılır. Sen pantolonunu çıkartmışsın. Üçüncüsü de kamyonun gideli bir saat oldu. Bu fıkrayı neden hatırladığıma gelince...
Cumartesi akşamı Can Paker'in evindeki Başbakan Erdoğan'ın da konuk olduğu yemek davetinde bulunmayan kim var ise, burada konuşulanlar hakkında haberler yapıyor, yorumlar üretiyor.
Türkiye'nin meseleleri Dün de Ertuğrul Özkök, Hürriyet'teki köşesinde bir şeyler yazmış.
"Hafta sonu yurtdışındaydım. Türkiye'nin meseleleriyle pek ilgilenmedim" diye girmiş yazısına.
Öncelikle şunu söyleyeyim.
Cumartesi akşamki yemekte, herkesin yüzünde endişeli bir ifade vardı.
Bu endişenin sebebini anlamaya çalıştım. Sonunda anladım ki Başbakan dahil hepimiz, o hafta sonunda Türkiye'nin meselelerinin sahipsiz kalmış olduğunu hissettiğimiz için endişeliydik.
Neyse... Ertuğrul Özkök yurda döndüğüne göre artık Türkiye'nin meseleleri ile ilgilenecek biri var...
Peki Özkök yurda dönünce hangi meseleye öncelikle el atmış dersiniz? Şöyle yazıyor:
- Döndüğümde, herkes Can Paker'in evindeki yemeği konuşuyordu. Tabiatıyla ben de ilgilendim. Böyle memleket meseleleriyle ilgilenmek,
"Tabiatıyla" Özkök'ün doğasında olmalı.
Çünkü hemen yemeğe kimlerin davetli olduğuna bakmış. SABAH'tan, Milliyet'ten, Referans'tan, Star'dan gazetecilerin olduğunu görünce de
"Doğan Grubu'ndan üç kişi davet edilmiş. Hürriyet'ten kimse yok" diye vurgulamış.
Oysa o akşam yemekte Cem Duna da vardı ve Duna Doğan Grubu'nda yönetim kurulu üyesi.
Bir ev davetinde
"Bütün gazeteleri temsilen neden birer kişi çağırılmadı" veya
"Neden Doğan Grubu'ndan dört kişi varken, SABAH'tan sadece üç kişi vardı" diye sorulur mu bilemem. Mesela o davette Posta da, Zaman da, Yeni Şafak da, Akşam da, Bugün de yoktu.
Can Paker'e bunu sormadım.
Acaba evindeki şarap markalarına güvenemediği için mi, mesela Ertuğrul Özkök'ü de davet etmeye çekindi?
Gerçi bu da halledilebilir bir meseleydi. Ünlü bir reklamcı,
"Petrus" meraklısı gazete yöneticilerini evine davet etmiş. Boş Petrus şişelerine Marmara şarabı doldurmuş. Bunları yudumlayan gazete yöneticileri de,
"Bu varken başka şarap içilmez" diye dudaklarını şapırdatmışlar.
Neyse... Bu sorunsalın çözümünü Serdar Turgut'a bırakıyorum.
Ertuğrul Özkök, derken ilgilendiği
"Türkiye meselesi "ne girmiş yazısında ve şöyle yazmış:
- Anlatanın yalancısıyım, yemekte bir ara, SABAH-atv Grubu'nun satışı konusu açılmış ve Başbakan şunları söylemiş:
"Benim müdahale ettiğimi söylüyorlar, etmedim. Zaten şirket çok pahalıya satıldı. Ben müdahale etsem, daha ucuza sattırırdım." Demek ki Başbakan, başında damadı bulunan şirketin ihalesine isterse müdahale edebileceğini düşünüyor.
Özkök'ün meselesi Mecazi bir söylemin böylesine gerçek olması şaşırtıcı değil mi?
"Anlatanın yalancısıyım" diye söze başlayıp, gerçekten yalancı olmak çarpıcı bir durum.
Ben o yemekteydim. Başbakan Erdoğan böyle bir şey söylemedi.
Ayrıca o yemekte AK Parti'nin
"yol haritası "nı da anlatmadı. Bunu da,
"anlatanın diğer yalancıları için" not düşeyim.
Bence Ertuğrul Özkök hafta sonlarında ülkeyi sahipsiz bırakmamalı ve Türkiye'nin medya dışındaki meseleleri ile de ilgilenmelidir.
Çünkü bu mesele gündeme gelince bazılarının
"Rekabet"ten neden ürktükleri de tartışılmaya başlanıyor.
SABAH'ta Dinç Bilgin vardı. Onu kartele alıp önce nötralize ettiler, sonra da banker olmasına alkış tutup yok ettiler. SABAH'ın Turgay Ciner'in elinden alınmasına da gerekli katkıyı sağladılar. Şimdi de Çalık Grubu'na takmış durumdalar.
Bence Ertuğrul Özkök kamyonu gerçekten tamir etmelidir.
"Memleket meselesi" diye kendi meselesini pazarladığı zaman, üç yalanı birden söylemiş oluyor.
Yayın tarihi: 7 Mayıs 2008, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/05/07//haber,592197D2C2ED40DAB49767134D60018B.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.