Alarko Holding'in patronu İshak Alaton, Referans gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Eyüp Can'a gönderdiği mektupta yabancı sermayede ırk ve köken ayrımcılığı yapıldığını öne sürüyor. Şöyle diyor: "Bu paranoya, bu yabancı düşmanlığı, bu gayrimüslim düşmanlığı, bu antisemitizm burada devam ettikçe, bizler bu vasatlığa mahkûm insanlar olarak, hayatın kıyısında bir yerlerde kalakalırız." Alaton'un mektubunda doğrular da var, yanlışlar da.
Örneğin, Galataport ihalesi için şu iddiada bulunuyor:
"Sammy Ofer, bizim Mehmet Kutman ile bir olup buraya milyar dolarlık yatırım yapacaktı. Medya ile bürokrasi el ele verdiler, önlediler. Neden? Ofer, Yahudi! Olmaz!"
Alaton yanılıyor. Galataport ihalesi yargı kararı sonucu iptal edildi. Danıştay 6'ncı Dairesi, Kültür Bakanlığı'nca hazırlanan imar planının geçersiz olduğu yönünde karar verip yürütmeyi durdurunca, ihale dosyası Özelleştirme İdaresi Başkanlığı'na iade edildi. Ayrıca,
"Milyar dolarlık yatırım" iddiası da abartılı. Zira 1 milyar 362 milyon avroluk teklifte ödemelerin 49 yıllık işletme süresinin son yıllarına yığıldığı, teklifin günümüzdeki değerinin 200 milyon dolar olduğu anlaşıldı.
Bir nokta daha: Ofer'in Türkiye'de diğer yatırımları devam ediyor. Örneğin, Kuşadası limanını işleten şirketin büyük ortağı.
Gülbenkyan Müzesi Alaton bir örnek daha veriyor: "Aklıma Gülbenkyan geldi. Hani kırklı yıllarda İstanbul'da bir müze yapmaya kalkışmıştı. Ankara'daki 'Vatanseverler' sopa ile kovaladılar. Ermeni ya; olmaz. Doğuştan mundar. O da gitti, Lizbon'da müzeyi inşa ettirdi."
Bu da yanlış. Kalust Serkis Gülkbenkyan 1955'te öldü. Adını taşıyan müze ise çok sonra, 1969'da açıldı. 1950'lerin başında (Yanılmıyorsak 1954'te) Türkiye'ye gelmesine ve devlet başkanlarına uygulanan protokolle ağırlanmasına rağmen, hiçbir zaman İstanbul'da müze kurmayı aklından geçirmedi.
Alaton mektubunda, Anayasa Mahkemesi'nin yabancılara gayrimenkul satışını durdurması kararıyla ilgili olarak da, "Yaşasın! Memleket işgalden kurtuldu. Fakirliğe ve akılsızlığa devam" yorumunda bulunuyor. Kesinlikle katılıyoruz.
İspanya'dan Tunus'a, Fas'tan Tayland'a, Fransa'dan KKTC'ye kadar onlarca ülke yabancılara mülk satışını önemli bir gelir kaynağı görüp teşvik ediyor. Türkiye bu yarışta son yıllarda iyi bir yere geldi. Dileriz, pazar payımızı yitirmeden yeni yasal düzenlemenin yetiştirilir.
Stratejik sektörler Türkiye'nin gerek cari açığını kapatma veya hiç değilse azaltma, gerekse istihdam sorunu için doğrudan yabancı yatırımlara şiddetle ihtiyacı olduğunu da biliyoruz.
Bununla birlikte dünyada "Ekonomik yurtseverlik" fırtınaları estiğini de görüyoruz. Örneğin Fransa, "Stratejik" diye tanımladığı sektörleri yabancı sermayeye kapatıyor. Daha ötesi Danone'nin PepsiCo'ya satışını bile engelledi.
Örneğin Rusya 39 sektörü yabancılara yasakladı. Küreselleşmenin ve kapitalizmin şampiyonu ABD, Çin'in bir petrol şirketini, Dubai'nin de limanlarını satın almasını veto etti. Almanya öyle, Çin öyle, Japonya öyle.
Buyurun son örnek: İtalyan havayolları "Alitalia" iflasın eşiğinde. "Air France" ile "KLM" ortaklaşa satın almak istediler. Sendikalar ayağa kalktı, Başbakan Silvio Berlusconi bir "Ulusal simge"nin yabancıların eline geçmesine izin veremeyeceğini açıkladı. Düşünün alıcılar Fransız ve Hollandalı. Yani AB'den! Şimdi "Alitalia" belki batacak ama İtalyan bayrağıyla!
Dediğimiz gibi, yabancı sermayenin başımızın üstünde yeri var. Ancak stratejik sektörlerde makul bir sınırı aşmamalı.
Yayın tarihi: 24 Nisan 2008, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/04/24//haber,36A7B0A295CC4A56A538003165F6BB2D.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.