ANAYASA Mahkemesi 367 kararını alırken tam bağımsız mı davrandı, yoksa dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Yener Karahanoğlu'nun
"Darbe olur" tehdidi ile hizaya mı geldi?
Orta yerde kocaman
27 Nisan ebildirisi dururken, bunu tartışmak abesle iştigal değil mi? El altından uyarıya ne gerek var? Asker, cumhurbaşkanı seçiminin ilk oylamasının yapıldığı akşam açıkça tavrını ortaya koymadı mı?
İşte e-muhtıradan ilgili bölümler: "...Cumhurbaşkanlığı sürecinde öne çıkan sorun laikliğin tartışılması konusuna odaklanmış durumdadır. Bu durum, TSK tarafından endişeyle izlenmektedir. Unutulmamalıdır ki TSK, bu tartışmalara taraftır ve laikliğin kesin savunucusudur. TSK, gerektiğinde, tavrını ve davranışlarını açıkça ortaya koyacaktır. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Ne mutlu Türküm diyene anlayışına karşı çıkan herkes Türkiye Cumhuriyeti'nin düşmanıdır ve öyle kalacaktır."
Son cümle ile de Abdullah Gül hedef alınmıştı. Çünkü, Gül, "
Neden 'Önce vatan'
diye İstanbul ve Ankara'ya yazmıyorlar da, Doğu'da bu ortaya çıkıyor?" diye sormuş ve sözlerini şöyle sürdürmüştü: "
Bunlar tek parti döneminden kalan zorlamalardır. ' Ne mutlu Türküm'
diyene lafını her yere yaza yaza Türkiye ilkel bir hale gelmiştir." Şimdi Anayasa Mahkemesi
"telkin yoktu " diye boşuna çırpınmasın. O telkin, tehdit ve baskı emuhtıra olarak arşivlerimizde yer alıyor. Aba altından sopa gösterilen bir süreç yaşandı. Hepimiz bunun canlı şahidiyiz.
Yayın tarihi: 21 Nisan 2008, Pazartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/04/21//haber,D9793C69956247AF87F628283FC4D768.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.