Uygar ÖZESMİ (GREENPEACE AKDENİZ Genel Direktörü)
Çevre örgütlerinden uyarı: Krize gidiyoruz
Türkiye'nin 2023 yılındaki çevre öngörüleri ise oldukça karamsar: Kömür, petrol ve doğalgaza dayalı enerji sistemi krize girecek, doğal enerjiye ağırlık vermeyen stratejiler çökecek..
1- Türkiye daha çevreci bir sanayi politikası izleyebilir mi?
2- 2023 yılı Türkiyesi'ni nerede görüyorsunuz?
Kalkınma anlayışımız değişmek zorunda
1) Çevreci bir sanayi politikası izlemeye mecburuz. Biz, sürdürülebilir bir çevre ve üretim sektörü için tek çözümün temiz üretim politikalarının çevre yasası olarak benimsenmesi olduğunu, yıllardır söylüyoruz. Temiz üretim, kullandığı enerjinin yenilenebilir olmasından başlayarak üretime giren hammaddenin tehlikeli kimyasallar içermemesi ve dolayısyla üretim sonucu çıkan atığın da tehlikeli atık olmamasına imkân tanıyan üretim biçimi. Yani, üretim öncesinden, ürünün tüketim ömrü ve sonuna dek devam eden bir süreç ve anlayış. Ne yazık ki hâlâ tek önlemin 'kirleten öder' anlayışı olduğu, üstelik ilgili yönetmeliklerin bile uygulanmadığı ülkemizde, bu konuda gerekli bilimsel araştırmalar bile teşvik edilmiyor.
2) 2023'te çocuklarımızın yaşamak isteyeceği bir dünya kalacağı şüpheli. Çözüm için Türkiye'nin kalkınma anlayışında bir paradigma değişikliğine ihtiyacımız var. Yalnızca para ve ağır sanayi odaklı bir Türkiye değil, yurttaşlarını her türlü çevresel yıkımdan koruyan bir Türkiye yaratmalıyız. Eğer doğru politikalarda diretirsek iyimserliğimizi koruyabiliriz. Türkiye'yi 2023 yılında enerji verimliliğini artırmış, rüzgâr, güneş, jeotermal gibi yenilenebilir enerjilere ve verimli ko-jenerasyon sistemlerine geçişini sağlamış, bu teknolojileri üreten ve seragazı indirimleri konusunda uluslararası toplulukta önemli bir örnek olan bir ülke olarak görmek isteriz. Greenpeace Enerji(D)evrimi raporuna göre, aslında bu yol şu anda seçilmiş yola göre çok daha ekonomik, Türkiye'nin enerji güvenliği açısından da çok daha gerçekçi. Enerji(D)evrimini gerçekleştirir, temiz üretim ve sürdürülebilir tarıma geçer, doğal alanlarımızı da korursak o zaman gelecek kuşaklara yaşanabilir bir dünya bırakabiliriz. Bunun için politikacılara gerekli baskının yapılması ve çevre temelli politikalarin oturtulması ve kamuoyunun bu yapısal değişiklikleri desteklemesi ve talep etmesi gerekli. Öte yandan da biz bireysel davranışlarla veya davranışlarımızı değiştirerek oluşturulan politikaları destekleyebiliriz.
Yakında su fakiri bir ülkede olacağız
1) 5402 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Yasası 2005 yılında çıkarıldı. Bu yasa ile ilgili birincil temel görev "ARAZİ KULLANIM PLANLARI"nın süratle gerçekleştirilmesidir. Bundan maksat tarım, mera, orman vb. özellikli alanların toprak özelliklerinin, sosyo-ekonomik şartlar dikkate alınarak tasnif edilmesi, nerelerin tarım için kullanılacağı, nerelerin orman olduğu, nerelerin turizm için kullanılıp nerelerin yapılaşmaya açılmasının doğru olacağının bilimsel yöntemlerle tespit edilmesidir. AB üyesi gibi gelişmiş ülkeler bu işlemi 30-40 yıl önce tamamlamışlardır. Ülkemizde de bu tespitler bilimsel olarak yapıldıktan sonra bilimsel veriler ışığında illerde gerçekleşmesi gereken Çevre Düzeni planı hayata geçirilmelidir. Ancak bu suretle ülkemiz arazi varlığını doğru, verimli ve planlı şekilde kullanabilir. Bu sayede hem gıda güvenliğimiz sağlanmış olur, hem de diğer sektörlerin ihtiyacı karşılanır. Bu yöndeki birçok çatışmanın da önüne geçilir.
2) Eğer erozyon, amaç dışı arazi kullanımı bu hızla devam ederse, gıda güvenliğimiz tamamen tehlikeye girecek. Amaç dışı arazi kullanım planlaması bitirilmez ise tarım, orman ve mera alanlarının büyük bir bölümü elden çıkacak. Yüzde 74'ü kömür, petrol, doğalgaza dayalı enerji sistemimiz büyük bir krize girebilecek, yüzde 26 olan hidrolik kaynaklarımız kuraklık nedeniyle azalacaktır. Bu bakımdan güneş, rüzgâr ve jeotermal enerjiye ağırlık vermeyen enerji stratejiler çökecek. Yıllık su miktarının 1000 ile 2000 metreküp olduğu ülkeler su kıtlığı olan ülkelerdir. Türkiye, 1380 metreküp ile su kıtlığı olan ülkeler sınıfında. İklim değişikliği, kuraklık ve hızlı nüfus artışı nedeniyle kişi başına düşen su miktarı 1000 metreküpün altına düşecek.
Çevreci sanayi politikası!
1) Türkiye daha çevreci bir sanayi politikası izlemek zorunda. Aksi takdirde, bu tür yatırımları yapan sermaye kuruluşlarının talepleri doğrultusunda gelişmeye çalışacak. Bu da sadece çevresel değil, aynı zamanda ekonomik açıdan da beklenen sonuçları getirmeyecek.
2) Anadolu toplumları tarih boyunca, başına gelen felaketlerden yaratıcı düşünceleri ve vicdanları sayesinde kurtulmayı başardı. Türkiye'nin şu anda içinde bulunduğu durum, aslında bir felaket senaryosunu andırsa da 2023 yılına kadar Türkiye insanının bu durumu ortadan kaldırmak için gerekli müdahaleyi yapacağına yürekten inanıyoruz.
Yayın tarihi: 20 Nisan 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/04/20/pz/haber,B56B54C58217419992853EAB64826F7C.html
Tüm hakları saklıdır.