Akşamüstü, iş çıkışı saati... Trafikte bekliyoruz. Galiba İstanbullular'ın günde ortalama bir iki saati böyle beklemekle geçiyor. Akıllı bir yatırımcı, şehrimizde bu saatleri gelir kaynağına çevirebilir bence! Arabada yenebilen, küçük, arabaya tutturulabilir tepsilerde hazır sabah kahvaltısı ve akşam yemekleri, günlük gazetelerin müzik CD'lerine okunmuş hali, ne bileyim İngilizce, genel kültür, şudur budur öğreten kasetler, hanımlar için arabada yapılacak cilt bakım kitleri kapış kapış gidebilir. Hayatımız arabada geçiyor zira! Bu günlerden birinde, öylece trafikte dururken, sağdaki parka ilişiyor gözüm. Üçdört tane kız oturmuş çekirdek çitliyor. Ortada birkaç genç kaykay yapıyor. Daha biriki dakikadır oradayım, ama gençlerden birinin oturan kızlardan uzun boylu esmer olanına kesik attığı aşikâr. Kız arada baktıkça, bizim kaykaycı ötekilere figürler gösteriyor, kaykayın sağına basıp sol tarafını kaldırarak alıyor, atıp tutuyor, üzerinde eğilip kalkarak dengede duruyor, havasını basıyor, arada da esmer kıza göz ucuyla bakıyor. Derken diğer kaykaycılar etrafa dağılıyor. Bizimki kızın görüş açısından çok uzağa gitmek istemiyor belli ki! Ortada ufak daireler çiziyor, kaykayın üzerinde durup uzaklara bakıyor, düşünme numaraları yapıyor, arada da kızı kolluyor.
HAVA ATMAK RİSKLİDİR Esmer kızın ilgisi dağılmaya başlıyor, arkadaşlarının anlattıklarına konsantre olmuş gibi... Kaykaycı paniklerde. Kendini aşma çabasıyla yeni figürler denemeye başlıyor. Atlıyor zıplıyor, kaykayla karşıdaki anıtın merdivenlerine gidip kaykayı oradan havaya ve yine ayağının altına alıp geri dönüyor. İkinci veya üçüncü denemesinde, esmer kızın bakıp bakmadığını da görmeye çalışırken havaya fırlayıp, ağzının üstüne 'baam' diye çakılıyor. Trajikomik! Neyse ki yara bere yok, kaykaycı âşık, sanki düşmesinden daha önemli olan, düşme sırasında meydana gelen 'teknik aksaklık'mışçasına kaykayı alıp tekerlekleri kontrol edermiş gibi yapıyor. Sanki olayın tam içindeymişim gibi hemen kızın tepkisine bakıyorum. Pek ilgili gibi gözükmüyor, herhangi biri düşmüşçesine bakıp, kafasını çeviriyor. Kaykaycılardan biri gelip sakin ve soğukkanlı görünen, canı müthiş acımış olsa da hiç çaktırmamaya çalışan âşık genci kaldırıyor. Allahım aşk ve kur yapma yüzünden başımıza gelenler... Bilim dünyasının son 'kur yapma' haberi meyve sinekleriyle ilgili... Söylenenlere göre erkek meyve sinekleri, dişilerin dikkatini çekmek, onlara kur yapmak için kanatlarından birini titreterek cazip bir ses çıkarıyor ve eğer dişi bu sesi beğenirse aşk başlıyor. Şimdi sineklerde genetik değişiklik yaparak dişi meyve sineklerinin de bu kur şarkısını çıkartması sağlanmış. Bu araştırmayı yapan bilimadamlarıyla tanışmak istiyorum. Dişi meyve sineklerinin de erkekler kadar karizmayı çizdirmesini sağlamak için bu kadar çalışma niye? Amaç 'daha çok çiftleşme' olabilir mi? Yeterince meyve sineğimiz mi yok? Anlamış değilim. Ayrıca da kardeşim sen bir garip meyve sineğisin, hayır, sinek bile değilsin. Rüzgârla uçan toz mu, canlı mı belli olmayan, zararsız, mikroskobik bir yaratıksın. Meyvenin üzerinde yanlışlıkla yesek gıkımız çıkmaz! Böyle bir hayvanın bile aşk arayıp, bir de üzerine diğer canlılar tarafından duyulmayan, Allah bilir desibelle ölçülmeyecek kadar alçak sesiyle şarkı söyleyip flört etmeye çalışması trajikomik değil de nedir? BBC'nin hazırladığı
Yeryüzü belgeselini gördünüz mü bilmiyorum. Görmediyseniz hayatınızda önemli bir şey kaçırdınız, söyleyeyim. Muhteşem belgeselin, bir mizahçı olarak beni en çok etkileyen yerlerinden biri erkek cennet kuşlarının dişileri etkilemek ve onlarla flört etmek için girdikleri hallerdi. Bir yaratık, aşk için kendini bu kadar mı rezil eder? Tuhaf sesler, bacaklarını açıp yalpalaya yalpalaya yürümeler, kanatlarını birleştirip iki göze benzeyen desenler yapmalar, gerdan kırmalar, kuyruğunu açıp, desenler yapıp, kendi etrafında perende atmalar! Tam bir hokkabazlık! Kuşa normal haliyle baksan, güzelliği, asil duruşuyla şerefli bir hayvan zannedersin. İnsan aşk için böyle kepaze olur mu? Ya da daha doğrusu, insan ancak aşk için böyle kepaze olur! Kaykaycı genci görünce o cennet kuşları geldi aklıma... Bahar geldi, dikkat edin, etraf farklı cinslerden cennet kuşlarıyla dolu. Kaykaycı arkadaşlar için tehlikeli hareketler, meyve sinekleri için resital, âşıklar için romantizm, mizahçı için eğlence zamanı!
Yayın tarihi: 20 Nisan 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/04/20/pz/birsel.html
Tüm hakları saklıdır.