İnsanın beynindeki saatin durdurulması ve onun geçmişteki hiç değişmeyen bir zaman dilimi içinde yaşatılması mümkün müdür?
Bu sorunun cevabı
"evet" tir.
Örnek vereyim isterseniz.
Hindistan'ın Bihar eyaletinde Maoist gerillalar pazar günü Jhajha tren istasyonunu basıp, altı görevliyi öldürmüşler.
Ajans bültenlerindeki bilgilere göre Hindistan'ın 182 bölgesinde bağımsız bir Maoist rejim kurmak için silahlı eylemler koyan 10 bin gerilla varmış. 30 yılı aşkın süren eylemlerde, binlerce kişi öldürülmüş.
Şaka gibi değil mi?
Maoizm kendi ülkesi Çin'de bile tarihe terk edilmiş bulunmakta.
Hindistan ise Maoist rejim kurmak isteyen çetelerin terör eylemleri ile hâlâ mücadele ediyor.
1970'lerin başında Hindistan'ı ilk kez ziyaret ettiğimde yine aynı durum vardı. Çin-Hint savaşında Hintli askerlerin kahramanlığını öven
"Prem Pujari " filminin oynatıldığı sinema binası, Kalküta'da Maoist göstericiler tarafından yakılmıştı.
Düne kilitlenmek Üstelik Kalküta'nın bağlı olduğu Batı Bengal'de iktidarda Komünist partisi vardı.
Ve Mao hayattaydı, Çin'de de Proletarya Kültür Devrimi yaşanmaktaydı.
Bazı coğrafyalardaki toplumların kaderi böyle işte.
"Dün"le uğraşmaktan bugüne ve yarına bir türlü odaklanamıyorlar.
Geçenlerde Can Baydarol dert yanıyordu:
- 15 yaşında bir oğlum var. Bütün derdim onun geleceğine katkıda bulunacak bir şeyler yapabilmek. Ama bir sabah kalkıyorum, 7'nci yüzyıldan beri tartışılan tesettür (veya türban) konusu gündemde oluyor. Ertesi sabah kalktığımda Fatih'in İstanbul'u aldığında gündeme gelen azınlıklar konulu çeşitlemeler Vakıflar Yasası vesilesiyle tartışılıyor. Bir sonraki sabah da Türkiye'nin Sevr Sendromu'nun Avrupa Birliği dolayısıyla alevlendirildiğini görüyorum.
Herhalde Çin yabancı sermayeye ve özel girişime kapılarını açıp dünya ekonomisine ağırlığını koyarken, birileri
"Mao yaşasaydı böyle yapmazdı " diye Çin Komünist parti yönetimini rejime ihanet etmekle suçlamaktadır.
Hindistan Bilişim Çağı'nın baş aktörlerinden biri olur ve Hintli girişimciler Batı'nın sembol olmuş markalarını satın alırken de, mutlaka fanatik Hindular,
"Gandi bir lokma bir hırka ile yaşardı" diyerek, yaşanılanları kuruluş felsefesine ihanet olarak niteliyorlardır.
Yetmezmiş gibi Maoist çeteler de Hindistan'ın eski Çin'e benzemesi için terör eylemleri koymaktadırlar.
Aklın yolu Ama bütün bunlar ne Çin'in, ne de Hindistan'ın rotasını değiştirebiliyor.
Ülkelerine gelecek olarak
"düne dönmeyi" önerenler, ne devleti, ne de toplumu etkiliyor. Bunlara ya marjinaller, ya da uçuklar olarak bakılıyor.
Bütün bu durumları bilmenin yararı, aynı durumlara Türkiye'de rastlanıldığı zaman çaresizlik içinde
"Şimdi ne olacak" diye kıvranmayı önlemenin yollarını bilmektir.
Çünkü Türkiye'ye de
"Dün"ü yarın olarak vaat edenler var.
Bunlar devlet katında da, siyaset içinde de var.
Ama bilelim ki, Türkiye'de saatlerini dünya saatine göre ayarlamış kesimler, kendilerini bu çağdışılıktan soyutlamış olarak gelişiyor, zenginleşiyor, kendilerine dünyalı gelecekler inşa ediyorlar.
Olan çaresiz kitlelere oluyor.
Demokrasiyi hedef alan tehditler karşısında susup,
"Bakalım kim kazanacak " diye olayı izleyen büyük sermaye sahiplerinin düne döndüklerini gördünüz mü hiç?
Lafa
"Çağdaş uygarlık düzeyi" diye başlayanların, 1930'lar üslubu ile demokrasiyi rejimin tehdidi olarak sunmaları, sizi şaşırtmıyor mu?
Siyasal İslam'ın El Kaide, Taliban, Hizbullah veya Hamas biçiminde örgütlenmesini dünya "
Yeni İdeolojik Kutuplaşma " diye yorumlarken, nüfusunun çoğunluğu Müslüman ve laik-demokratik Türkiye'nin Avrupa Birliği ile entegrasyonunun global ölçütte bir yeni soluk oluşturduğunu görmezden gelebilir misiniz?
Bugünkü Tüm Yazıları
Gelecek diye "Dün"ü vaat edenlere başka ülkelerde "Uçuk" denilir...
Yayın tarihi: 15 Nisan 2008, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/04/15//haber,8DEB260ABF7E4F4A848E98249B9EC6C2.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.