kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 12 Nisan 2008, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
MEHMET BARLAS
BAŞYAZI

AK Parti AB yolunda gecikti de CHP sanki öne mi geçti?

Mısır'daki sağır sultan da, AK Parti'lilerin sıra partilerinin kapatılmasına geldiği zaman AB ipine sarıldığını duydu artık.
Mağarada Allah tarafından ne kadar süre uyutuldukları bilinmeyen "Ashabı Kehf" ve köpekleri Kıtmir bile, "Kopenhag Kriterleri olmazsa Ankara Kriterleri olur" diyen Başbakan Erdoğan'ın tarihi yanılgısının farkındalar.
Daha ötesi siyasete gülerek bakmayı tercih edenlerin, idama giderken "Bu bana ders olsun" diyen Temel hikâyeleri anlattığı da sık sık duyulmakta.
Ayrıca "Batı'dan ahlaksızlık aldık" diyen bir liderin, Doğu'dan tevarüs edilen siyaset anlayışı karşısındaki çaresizliği de, Ankara'da her gün sahnelenmekte.
Geminin dümenini elinde tutan bir iktidarın, "Ne yapabilirdim, deniz bitti" demesi tabii ki pek kabul edilemez.
Bütün bunlar artık ezberlediğimiz gerçekler.
Ama bir de işin diğer yanı var.
Neticede AK Parti muhafazakâr-demokrat bir siyasi organizma. AK Partililerin bilinçlerinin altında "Milli Görüş" ün esintileri var. Siyasi bilinç sahibi olmaya başladıkları ergenlik çağlarında "Batı Kulübü" olarak görmüşler Avrupa'yı.

Muhafazakar demokrat
Peki bizim aslan sosyal demokratlarımızın bu yelpazedeki yerlerine ne demeliyiz?
Tayyip Erdoğan "Batıdan ahlaksızlık aldık" dediği zaman bunu eleştiriyoruz.
Peki CHP'nin Deniz Baykal'ının Avrupa Birliği'ne karşı tutumu, AK Parti'nin yanlışlarının (veya saplantılarının) karşısındaki doğru yönü mü gösteriyor?
AK Parti'nin kapatılmasını isteyenlerin sözcüleri de ayıp olmasa "Batı'dan demokrasi aldık" diyerek, "ahlaksızlık" ile "demokrasi "yi eşanlamlı kullanmayacaklar mı?
Söylemleri ile demokrasiyi "Rejim" in zaafı (veya tehdidi) olarak gördüklerini ifade etmiyorlar mı?

CHP'de MHP çizgisi
Türkiye'yi Avrupa Birliği üye adayı konumuna AK Parti ve Erdoğan taşıdığı için, 21'inci yüzyıla "Edirne'ye Enver gireceğine Bulgar girsin" yaklaşımını taşımanın siyasi açıdan değerlendirilmesi gerekmez mi?
Ceza Yasası'nın 301'inci maddesinin değiştirilmesine "Milliyetçi " MHP'nin karşı çıkmasını anlamak mümkün.
Peki sosyal demokrat CHP, bu konuda farklı bir tutuma mı sahip?
Tek Nobel'li Türk Orhan Pamuk'un kendi ülkesinde yaşayamaması konusunda CHP'den gelen endişeli bir ses duydunuz mu?
Daha açık koyalım meseleyi.
CHP seçimlerden çıkacak oy oranlarına göre mi, yoksa yargıdaki yargıçların eğilimlerine dayalı oranlara göre mi siyaset belirliyor?
Açıkçası bizim kuşaklar bu filmi de defalarca izlemedik mi?

Hep aynı çizgi
"Bizim kazanmadığımız seçimlerden çıkan iktidarlar meşru değildir" saplantısının (veya iktidarsızlığının) Menderes'i de, Demirel'i de, Özal'ı da "Rejim düşmanı" ilan ettiklerini hatırlamıyor muyuz?
Bir gecede Avrupa'nın alfabesini, Avrupa'nın hukukunu kabul eden Atatürk'ün partisinin yöneticileri bugün, Tayyip Erdoğan'ın kendilerinden daha fazla "Avrupalı" olmasından ötürü hiç eziklik duymuyorlar mı?
Mümkün olsa Jose Manuel Barroso'nun da, Olli Rehn'in de siyasi yasaklı ilan edilmesi için Anayasa Mahkemesi'ne gitmez miydi CHP yöneticileri?
Neticede İş Bankası'nı da Atatürk kurdu.
AB'den koparsak neler olacağını İş Bankası yönetimi, CHP'den daha iyi görüyor.
Dünyada ekonomik kriz yaşanırken Türkiye'de siyasi kriz üretmenin sonuçlarını İş Bankalılar görebiliyor.
Çünkü İş Bankası daha çağdaş ve daha "hesaplı" Atatürkçü.
Onların mevduat sahiplerine karşı sorumluluğu var.