* Hatırla Sevgili
Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamını anlatan bölümün tekrarını izleyebildim; tüylerim diken diken oldu, göz yaşlarımı durduramadım. 'Neler yaşamış insanlar' dedim... İdama götürülen Yusuf Arslan son sözünü söylüyor: "Babam beni bu lastik ayakkabılarla görüp, oğlumun bir ayakkabısı bile yokmuş diye üzülmesin. Giymeme fırsat bırakmadılar, öyle söyleyin babama.." İnsanların cenazelerini gömmelerine bile izin verilmiyor... Türkiye gerçek hikayelere ne kadar açmış meğer, dizinin tekrar bölümü bile en çok izlenenler arasındaydı çünkü...
* Bank Job
Film 30-40 sene önce İngiltere'de yaşanan gerçek bir soygunu anlatıyor. Bir banka kasasına kilitlediği Prenses Margaret'in seks fotoğrafları ile şantaj yapan azılı bir suçluyu alt etmek için Jason Statham'in başrolde olduğu bir gruba soygun yaptırılıyor. Devlet eliyle yani! O yüzden çalınanların hiç biri bulunamıyor, suçluların hiçbiri tutuklanamıyor, basın olayın üzerine gidemiyor. Hırsızlar mı daha suçlu, bu soygunu düzenleyenler mi? Son zamanların en sıkı macera filmi bence...
* Turkuaz Forma
Milliler'in deplasman maçlarında giyeceği forma, Osmanlı mimarisinin ana unsuru çinilerden esinlenerek turkuaz renkte tasarlanmış. Nereden akıllarına gelmiş bilemeyeceğim ama geçen hafta Ahmet Çakar turkuaz forma için 'Skandal' diyerek katıldığı programı terk etmiş. Kadınlarla erkeklerin farkı bir kez daha ortaya çıktı. Zevklerimiz, tarzlarımız, bakışlarımız ne kadar farklı sahiden! Hangi kadınla konuştuysam, çok modern, çok şık buldu bu rengi. O yüzden mi kadın sayısı bu kadar az futbol dünyasında?
* Absolut Reklamı
Markanın iki yeni reklam filmi gösteriliyor sinemalarda. Reklamcı diliyle söylersek; 'marka vaadiyle ilgili bir ipucu vermiyor' ama süper yaratıcı ikisi de, dikkat çekici. Polislerle çatışmaya hazırlanan binlerce gösterici var koca meydanda. Kasklı, korumalı polis, göstericilere yaklaşıyor ve en öndeki -muhtemelen de en azılı olanı- polisin kafasına beyaz bir çuval indiriyor. Çuvalın içinden tüyler fışkırınca anlaşılıyor ki bir yastıkmış bu! Meydanda yastık savaşı başlıyor. İkincisinde obez kıvamında, gayet yağlı ve şişman bir bünye havuza atlıyor. Havuzun diğer ucundan gayet taş ve fit çıkıyor. Ben sinemaya reklamlar bitince girenlerden değilim; 'yeni buluş'ları izlemeyi seviyorum!
* Bebek'teki Kaos
Haftasonları hele de hava güzelse Bebek sahili kabusa dönüşüyor. Sahildeki kahve dükkanlarında sanki bedava kahve dağıtıyorlarmış gibi izdiham! İki hafta üst üste deniz kenarında keyif yapalım diye Starbucks'a girdik; kasanın önünden kapıya kadar kuyruk var. 'Hadi o zaman Gloria yapalım' dedik, oturacak yer yok! Bu kahve dükkanları yokken nasıl yaşıyorduk acaba?
* Aysun Kayacı
Aysun Kayacı'ya haksızlık edildiğini düşünürdüm hep. Yani kız çıkıyor hepimiz gibi espri yapmaya çalışıyor... 'Sarışın' diye, 'güzel kadın' diye, 'manken' diye hemen yaftayı yapıştırıyoruz 'Amma da gaf yaptı!' diyerek. Ama son programda sayledikleri gerçekten ayıptı; aştı kendini! "Dağdaki çobanla benim oyum eşit; böyle şey olur mu?" demiş! Aysun güya üniversite okuyan, Türkiye'nin en aklı başında kadınlarıyla aynı masaya oturtulacak kadar 'aklı başında' sayılan bir kız. Böyle sınıfsal zaafları olduğu kimsenin aklına gelmiş miydi acaba? Sahiden de, biri de "Aysun Kayacı gibi biriyle benim oylarım nasıl eşit olur' derse ne olacak?
Bugünkü Tüm Yazıları
Sevdiklerim, sevmediklerim
Yayın tarihi: 31 Mart 2008, Pazartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/03/31/gny/sever.html
Tüm hakları saklıdır.