Paris Hilton Türkiye'ye geldi, geldiği hızla da gitti malumunuz. Her gazeteden bir temsilciye de Hilton'la özel röportaj imkanı sunuldu. Bunun için de 'özel hayat sorulmayacak, soran kişinin toplantıyı terk etmesi istenecek, bir başka röportaj imkanı da verilmeyecek' şeklinde bir anlaşma imzalatıldı. Böyle istekler normaldir, yapılabilir; hiç mi karşılaşmadık bugüne kadar? Ama biz bu anlaşmanın dilini beğenmedik, bu özel röportajlara katılmamayı tercih ettik. Paris Hilton haberlerini gazetede en iyi şekilde kullanmaya da devam ettik. Ne bu röportajı yapanlara 'mesleğe ihanet etmiş' muamelesi yaptık, ne de tek laf ettik. Çok da güzel röportajlardı, keyifle okuduk, bilgilendik... İnşallah Pulitzer de alırsınız, bütün kalbimizle isteriz bunu. Gel gör ki bizim bu röportajları yapmama hakkımıza itiraz ediyorlar bu kez de! Bunu 'ulvi bir mesleki refleks' olarak sunuyormuşuz! Biz hiç öyle bir şey demedik! Neden ayaklarımıza kadar gelen haberi atlıyormuşuz? E size ne kardeşim? Ha bir de 'Paris'le röportaj yapmayanlar fıkra kahramanı olarak anılacakmış' Siz nasıl anılacağınızı sanıyorsunuz peki; roman kahramanı olarak mı? Kimseye kendi yaptığı iş yetmiyor anlaşılan! Yarış isteniyor, kavga isteniyor ille de. İşinize bakın arkadaşlar...
Bugünkü Tüm Yazıları
'Ne alaka?' dediklerim...
Yayın tarihi: 31 Mart 2008, Pazartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/03/31/gny/haber,48D69BF9BEF34E14A7716851C17C3F72.html
Tüm hakları saklıdır.