Hülya Avşar, TRT’de başlayan Alaturka Solist yarışmasında İnci Çayırlı, Ahmet Özhan ve Ercan Saatçi’yle birlikte jüri üyeliği yapmaya başladı.
Kentli kadının ikonu
Hülya Avşar tam 26 yıldır Türkiye'nin en medyatik kadını. Şimdi de modaya uyarak ses yarışmasında jüri üyeliğine başlayan Avşar'ın gündemden hiç düşmemesinin sırrı, aşırı özgüveniyle birlikte 80'li yıllarda yükselmeye başlayan kentli kadının ikonu olması.....
Daduk Hanım sarışın, mavi gözlü, güzeller güzeli bir kız çocuğu olan torunu Hülya'ya neşeli bir sesle Malakan Curri" yani "Sarı Çiyan" diye seslendiğinde aslında memleketin belki de gelmiş geçmiş en büyük medya 'yıldızlarından' birini keşfettiğini bilmiyordu. Bu deyim aslında başdöndürücü güzellikleriyle erkekleri birbirine düşüren kadınları anlatmak için kullanılıyordu... 1963 yılında Edremit'te doğan bu kız çocuğu, Kars'ta başlayan ve önüne çekilen pek çok seti geçerek süren bir aşk hikâyesinin parçasıydı. Kars'ta hemşirelik stajı yapan Emral Hanım, yanında çalıştığı doktorlardan birinin kardeşi olan Celal Avşar'la tanışır tanışmaz büyük bir aşk doğmuştu. Evlenmeye karar vermişler, her iki tarafın ailesi de buna karşı çıkınca çareyi kaçmakta bulmuşlardı. Emral Hanım hemşirelik mesleğini Edremit'te sürdürecek, kızları Hülya da burada doğacaktı. Avşar ailesi bir süre sonra birçok akrabanın yerleştiği Ankara'ya taşındı. Baba Celal Avşar'ın 14 kardeşi, her bir kardeşin de en az beş-altı çocuğu vardı. Hülya'nın çocukluğu Sarı Nehir'i geçen Çin ordusu kadar kalabalık bir çocuk grubu içinde geçti. Evde Kürtçe konuşuluyordu, o yüzden bu dile bir kulak aşinalığı oluşacaktı. Hülya'nın iki kardeşi daha oldu. Baba, kızlarının iyi yetişmesi için elinden gelen her şeyi yapıyordu. Kızlar daha küçük yaşlarda yüzme öğrenmiş, lisanslı birer yüzücü olmuşlardı. Hülya Avşar lise yıllarına geldiğinde, sadece okuduğu Anıttepe Lisesi'nde değil, neredeyse bütün Ankara'da herkesin birbirine gösterdiği güzel bir genç kızdı.
EV KADINI
Baba Celal Avşar, kızının Mülkiye'de okumasını çok istiyordu. Hülya tembel bir öğrenci değildi ama yine de okulu çok sık kırardı. Çantasında kitapların altında mutlaka bir jean ve tişört bulunduruyordu. Ancak Türkiye sokaklarda, okullarda çatışmaların yükseldiği sancılı yıllardan geçiyordu. Anıttepe Lisesi solcuların elindeydi, ancak semtte ülkücüler daha etkindi. Anıttepe, ülkücülerin peş peşe düzenledikleri katliamlara da sahne olmuştu. Hülya'nın başında ise kavak yelleri esiyordu. Ziraat Fakültesi öğrencisi Mehmet Tecirli'ye tutulmuştu. Kısa bir flörtün ardından evlenmeye karar verdiler. Aile itiraz etti ama Hülya dinlemedi, kararlıydı. Ankara Etap Otel'de düzenlenen büyük bir düğünle hayatlarını birleştirdiler. Hülya, eşinin memleketi Antakya'ya yerleşti ama tam bir ev kadını oldu. Bakkala bile gidemiyordu. Sadece kadınlarla ev ziyaretlerine gidebiliyordu. Henüz 17 yaşındaydı, mutluluk getirir diye çocuk yapmaya karar verdi, hamile kaldı. Karnında bebeğiyle Ankara'ya geldiğinde babası kızının mutsuzluğunu fark etti ve geri göndermedi. Hülya, karnında bebeğiyle baba evine dönmüştü. Babasının hava değişimi olsun diye gönderdiği İstanbul'da bebeğini aldırdı. Aynı günlerde bir akrabasının bürosunda tanıştığı ünlü reklamcı Nail Keçili ona şöhretin kapısını araladı. Hülya Avşar'ın güzelliği karşısında şaşkına dönen Keçili, bir şampuan reklamında oynamasını teklif etti. Hülya Avşar bu teklifi kabul ettiğinde şöhret basamaklarının ilkini geçmişti. Yine Nail Keçili'nin teşviğiyle, Bulvar gazetesinin düzenlediği güzellik yarışmasına katıldı. Birinci oldu ancak evli olduğu ortaya çıkınca tacı elinden alındı. Bu, Hülya Avşar'ın ününe ün kattı. Güzelliğinin üstüne bir de skandal eklenince, kelimenin tam anlamıyla şöhreti yakalamıştı. Reklam filmlerinden sonra peş peşe sinema filmleri çekti, dönemin ünlü aktörleri ve şarkıcılarıyla kamera karşısına geçti.
AŞKTA PİŞMANLIK
Sinemaya her zaman özel bir ilgi duyan Avşar, ulusal ve uluslararası yarışmalarda birçok ödül aldı. Ardından müziğe el attı, assolistliğe başladı. Peş peşe albümler çıkardı. Sesi pek de güzel değildi ama aşkları sayesinde hep o konuşuluyordu. Önce şarkıcı Coşkun Sabah, ardından türkücü İbrahim Tatlıses ile aşk dedikoduları gazetelerin ilk sayfalarındaydı. Ama en çok, dönemin gol kralı Tanju Çolak'la ilişkisi tartışıldı. Evli ve çocuklu olan Tanju, gazetecilere üç hayali olduğunu söylüyordu "Hülya Avşar'la birlikte olmak, Mercedes sahibi olmak ve bir benzinci açmak..." Tanju hayallerini gerçekleştirmişti, ama bu Hülya Avşar efsanesini çoğaltmaktan başka bir işe yaramadı. Çolak'ın eşinin Tanju ve Hülya için açtığı 'zina' davası da durumu değiştirmedi. Hülya Avşar yıllar sonra "Ben bu ilişkiyi yaşadıktan sora Tanju'nun karısını, Aysu Hanım'ı aradım. 'Ben bir hayvanlık yaptım, çok pişmanım, senden özür diliyorum. Gencim, hata yaptım, aşık oldum. Onun için de senden özür diliyorum,' dedim," diye bir itirafta bulunacaktı.
SONUNDA BOŞANDI
Avşar, Tanju Çolak'la ilişkisinin bitmesinden yıllar sonra bu kez İstanbul Üniversitesi profesörlerinden Kaya Çilingiroğlu'nun aynı adı taşıyan 'haylaz' oğlu Kaya Çilingiroğlu'yla yaşadığı aşk gündeme oturdu. Playboy Kaya ile Hülya'nın ilişkisi büyük sansasyon yarattı. Evlendiler. Çiftin bugün 10 yaşında olan bir kızları oldu. Ama Kaya 'kaçamak' haberleriyle yine magazinin bir numarasıydı, tabii Hülya da... Baştan çıkaran kadın bu defa Kaya'nın çapkınlıklarına göz yuman ev kadını rolündeydi. Kaya'yı affettiğinde bunun Türkiye'nin gerçekliği olduğunu anlatmaya çalıştı. Ama sonunda pes etti ve 2005 yılında Kaya Çilingiroğlu'ndan boşandı. Avşar'ın son bombası ise ünlü işadamı Saadettin Saran ile yaşadığı aşk oldu.
TABU YIKICI
Avşar sinemadan müziğe, dergicilikten tiyatroya kadar her alanda yer aldı. Bir de üstüne tenis ve golfu koydu. Tenis dendiğinde bugün Türkiye'de akla ilk gelen isim o. Kendi adını taşıyan bir dergi çıkarıyor. Reytingi hiç düşmeyen ve hep konuşulan şov programı yıllardır ekranda. Bir de iş kadınlığı var; tişört üreticisi oldu. Siyasetten de geri kalmadı. İyi de yaptı. Hakkını vermek lazım, Kürt sorunu konusunda İbrahim Tatlıses, Mahsun Kırmızıgül ve Özcan Deniz gibi isimlerden daha duyarlı oldu. En kritik dönemlerde bile konuşmaktan kaçınmadı. Peki, Hülya Avşar'ı ünlü olmanın ötesine taşıyan, onu bir 'magazin aşırı' ikon yapan nedir? Reklamlarını yaptığı kadın pedlerinin kapışılması neyi işaret ediyor? Belki "Her şeyi yapabilirim, her şeyi konuşabilirim" tavrıyla kendini gösteren bu özgüveniyle, eleştirileri ve dolayısıyla baskıları umursamaması. Ve bu haliyle, toplumsal yargılara meydan okuyan, gazete eklerine, magazin sayfalarına sıkıştırılmaya çalışan, sadece bir alışveriş nesnesi, bir ürün olmaya zorlanan kentli kadına yol gösteren bir ikon. Berlin in Berlin filmindeki mastürbasyon sahnesiyle, Zekeriya Beyaz polemikleriyle, selülitleriyle, Gülben Ergen'le kapışması pazarlamaya bulanmış da olsa, feministlerin itirazlarına da neden olsa 'yükselen' kentli kadının yaşayan kanlı canlı ve 40 yaşın güzelliğini taşıyan ikonu o. Kendisi de bunun farkında; hem birinci sınıf kadının idolü hem de bir tabu yıkıcı gibi davranıyor...
Yayın tarihi: 23 Mart 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/03/23/pz/haber,AE4AC353A8E445F38A4D1738573ABFAB.html
Tüm hakları saklıdır.