Bu yazının, Çağan Irmak'ın
Kâbuslar Evi serisindeki
Kaçan Fırsatlar Limited isimli filmiyle ilgisi yok. Ayağımıza dolanan, yakaladığımız ve kaçırdığımız fırsatların mutluluğumuzu yönlendirmesi konu. V
ar Mısın, Yok Musun? yarışmasını seyrettiğinizi biliyorum. En azından reytingler öyle diyor. Ben de arada sırada, ilgi çekici bulduğum bir yarışmacı olduğunda takılıp bakıyorum. Son günlerde dikkatimi çeken, yarışmacıların programın sonundaki mutluluklarının, kaç para kazandıklarından çok, 'kazanma ihtimalleri olan, hedefleri olabilecek parayı kaçırıp kaçırmadıklarıyla' ilgili olması. Sözgelimi yarışmacı 60 bin YTL'lik para teklifine 'eyvallah' diyor. Anlattıklarına bakılırsa, bu para onun borçlarını ödemesine ve çocuklarının eğitimini garantilemesine yeten bir miktar ve kendisi için bir servet. Sonra, yarışmaya devam ediyor ve ortaya çıkıyor ki, meğer risk alıp kutu açtırmaya devam etse, en az 100 bin YTL kazanacak. Az önce servet kazandığını söyleyen mutlu yarışmacı, yıkılıyor, çöküyor, sanki başına kötü bir şey gelmiş gibi ağlamaklı oluyor! Oysa yarışmaya devam etse, yanlış kutuları açtıracağını ve ancak 10 bin YTL kazanacağını öğrense, dünyalar onun olacak. Kazandığı para aynı olduğu halde, onu mutlu ve mutsuz eden faktör, sadece elde ettiği veya kaçırdığı fırsat duygusu! Tuhaf, değil mi? Saadetimize yön veren şey, tamamen beklentilerimiz! Yarışmacı, kutusundan 100 bin YTL çıktığında, beklenti ölçüsü yükseldiğinden, aniden başarısız hale geliyor! 100 bin kazanacakken, 60 binle yetinmek! Pöh! Oysa kutusundan 10 bin YTL çıkan, 30 bin kazanmış yarışmacı, arkadaşlarıyla dans ederek ayrılıyor yarışmadan! Hak ettiğinin, beklentisinin çok üstüne çıkmış, feleğe bir darbe vurmuş, başarılı biri gibi hissederek!
Statü Endişesi kitabında Alain de Botton, psikoloji profesörü William James'in örneğini verir. James'e göre, 'Neyin zafer, neyin yenilgi olduğunu belirleyen, koyduğumuz hedeflerdir!' Yani beklentilerimizdeki artışlar, mutsuzluk, başarısızlık ve aşağılık hissi duyma riskini de artırmış oluyor! Onun için, Alain de Botton'a göre, bir zamanlar ünlü olmuş bir oyuncunun veya iktidarını kaybetmiş bir siyasetçinin acısı, hiçbir acıya benzemiyor! Psikolog James'e bakılırsa, mutlu olmak için ya daha fazla başarı elde etmeye çalışacağız ya da beklentilerimizin sayısını azaltacağız. Ve ikinci yolu tercih etmenin faydaları daha çok! Bir adım daha ileri gidersek, 'fırsat' kelimesinin, aslında anlamının verdiği ümit, mutluluk ve heyecan kadar yüksek enerjili bir kelime olmadığını görebiliriz! Her fırsat bir beklenti getiriyor çünkü. Ve her kaçırılmış fırsat da başarısızlık gibi göründüğünden, bir çöküş! 'Hayattan koparabildiğini koparmak', 'büyük düşünmek', bazı toplumlar ve dönemler için mutluluk ve başarının anahtarı kalıplar gibi algılansa da aslında içerdikleri iki mutsuzluk riski var! Bir, başarısızlık ihtimalinde, aynı ölçüde büyük mutsuzluklar getirmeleri... İkincisi ve daha kötüsü, başarılı olma halinde, beklentilerin iyice yükselmesiyle, bir sonraki adımın, daha da dev mutsuzluk, yenilgi ve acı riski taşıması. Gözden düşmüş ünlü oyuncu veya iktidarını kaybetmiş siyasetçi örnekleri gibi. Hiçbir zaman 'Bir lokma, bir hırka' felsefesini benimsemedim. Ama reklamdaki gibi 'hem güzel hem akıllı bir sevgili', ne bileyim 'hem manzaralı, hem büyük, hem ucuz bir ev', 'hem eğlenceli, hem rahat, hem bol paralı bir iş' beklentisi, ömür boyu sağlık, refah, eğlence dilekleri, hep genç ve güzel kalma hayalleri, mutsuzluğun altın anahtarları olabilir! Sevgili okuyucular,
Var Mısın, Yok Musun?'dan bile hayat felsefesi dersi çıkarılabiliyor demek ki!
Yayın tarihi: 23 Mart 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/03/23/pz/birsel.html
Tüm hakları saklıdır.