kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 19 Mart 2008, Çarşamba
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
ERDAL ŞAFAK

Akla gelmeyen başa gelince

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın "Laiklik karşıtı eylemlerin odağı haline geldiği" iddiasıyla kapatılmasını istediği AK Parti'yi açmazdan kurtarmak için hukukçular ve siyasiler çözüm üretme yarışına girdiler.
Örneğin MHP lideri Bahçeli, Anayasa'nın 69'uncu maddesinin parti tüzel kişiliğini cezalandırmak yerine, eylemleri işleyen üyelerin, yöneticilerin ve milletvekillerinin bireysel olarak sorumlu tutulmalarını sağlayacak şekilde değiştirilmesini öneriyor.
AK Parti farklı bir seçeneğe yönelip kapatma davası açma yetkisinin Yargıtay Başsavcısı'ndan alınması, "Odak olma tanımı ve koşullarının değişmesi, siyaset yasağı müeyyidesinin lağvedilmesi" gibi düzenlemeler öngören Anayasa değişikliği için zemin yoklamaya hazırlanıyor.
Yargıtay Onursal Başkanı Sami Selçuk ise sadece Anayasa'nın 69'uncu maddesinin değil ayrıca Siyasi Partiler Kanunu'nun da değiştirilmesi gerektiğini söylüyor. Gerekçesi: "12 Eylül ürünü ve tepki yasası olan Siyasi Partiler Kanunu bir yasaklar manzumesidir. Siyaseti mayın tarlasına süren bu yasayı mutlaka kaldırmak ya da en azından gözden geçirmek gerekir. Bunalımın ancak bu yolla aşılabileceğini düşünüyorum..."

Biz 47 yasak saydık
Haklı. Gerçekten de 22 Nisan 1983 tarihli ve 2820 sayısı Siyasi Partiler Kanunu'nun en kapsamlı bölümünü "Siyasi partilerle ilgili yasaklar" oluşturuyor. Yasanın 78'den 97'ye kadar 20 maddesinde uzun uzun anlatılan yasakları saydık. 47 rakamına ulaştık. O da kendi içlerinde birkaç alt başlığa ayrılmış yasakları tek kabul ederek.
Sami Selçuk, "Özgürlükçü rejimin mezar kazıcısı olan bu yasayı tez elden mezara gömmek ya da en azından kökten değiştirmek için bu dava vesilesiyle fırsat yakalandı. Ulusal iradenin temsilcileri bu fırsatı zafere dönüştürmeli" çağrısı yapıyor ama bir noktayı unutuyor.

Taahhütler ne oldu?
Başbakan Gül'ün 23 Kasım 2002 tarihinde Meclis'te okuduğu 58'inci Hükümet'in programında şöyle deniyordu: "Siyasi Partiler Kanunu tüm kesimlerin mutabakatı aranarak değiştirilecektir."
Başbakan Erdoğan'ın 18 Mart 2003 tarihinde Meclis'te okuduğu 59'uncu Hükümet'in programında ise şu taahhütte bulunuluyordu: "Mevzuatımızdaki pek çok yasakçı hükümler nedeniyle, ülkemiz hukuk devletinden çok kanun devleti görünümü vermektedir. İktidarımız süresince tüm çalışmalarımız, ülkemiz hukukunu evrensel hukuk ilkelerine uygun hale getirmek, temel hak ve özgürlükler rejimini evrensel standartlara çıkarmak, ülkemizi gerçek anlamda bir hukuk devleti yapmak, hukukun üstünlüğünü hakim kılmak ve uluslararası camiada saygın bir yer kazandırmak olacaktır. İktidarımız süresince gerçekleştireceğimiz temel düzenlemelerden bazıları şunlar olacaktır: Artık ülkemize dar gelen yürürlükteki Anayasa yerine, katılımcı ve özgürlükçü yeni bir Anayasa hazırlanacaktır. Siyasi Partiler Kanunu ve Seçim Kanunu tüm kesimlerin mutabakatı aranarak değiştirilecektir. "

Hani güçleşmişti?
Aradan 5.5 yıl geçti. Bu 5.5 yılda iki hükümet programında de taahhüt edilen, yani iktidarı bağlayan Siyasi Partiler Kanunu'nu değiştirme veya yenileme konusunda en küçük bir adım bile atılmadı. Hem de medyanın ve hukukçuların onca çağrısına rağmen. Sadece, "Parti kapatmayı güçleştiren" bir düzenlemeyle yetinildi.
Dahası var: Başbakan Erdoğan'ın 31 Ağustos 2007 tarihinde Meclis'te okuduğu 60'ıncı Hükümet programında bu konudan tek kelimeyle bile söz edilmedi. Yani, Siyasi Partiler Kanunu değişikliği sessiz sedasız rafa kaldırıldı. Erdoğan, 60'ıncı Hükümet, yani işbaşındaki hükümet programını "Sürekliliği ve tutarlılığı esas alarak" hazırladıklarını vurgulamasına rağmen.

Ceset çoktan çürüdü
Ve 2007 Seçim Beyannamesi'nde "Temel hak ve özgürlükler alanını genişleten reform paketleri çerçevesinde siyasi partilerin kapatılması zorlaştırılmıştır" diye övünen AK Parti şimdi kapatılma olasılığıyla karşı karşıya bulunuyor. Kaderin cilvesi!
Sami Selçuk üstadımız da kalkıp "Ulusal iradenin temsilcilerinin egemenliği halk adına kullanabildiklerini kanıtlamaları için" -bize göre aslında çoktan çürümüş bir ceset olan-Siyasi Partiler Kanunu'nun mezara gömülmesi çağrıları yapıyor.
Kusura bakılmasın ama ne yazık ki elimizden "Yumurta kapıya gelince..." diye başlayan o malum deyimi hatırlatmaktan başka birşey gelmiyor.