kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 17 Mart 2008, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
ERDAL ŞAFAK

AK Parti'ye

7 yıl öncesinden bir manifesto / 1:.
Yazıya 2001'de söylenmiş bir cümleyle başlayacağız: "Siyasi partilerin kapatılması ölüm cezası gibidir."
Hatırladınız mı? 6 Eylül 2001'de yeni Adli Yıl'ın açılış töreninde, dönemin Yargıtay Başkanı Sami Selçuk söylemişti veya kim bilir kaç gece uykusunu feda ederek hazırladığı 146 sayfalık metinden okumuştu bu cümleyi.
Aradan 7 yıl geçti. Türkiye, Anayasası'ndan ve tüm yasalarından ölüm cezasıyla ilgili maddeleri temizledi. Artık insanlık suçlarında bile en fazla ağırlaştırılmış müebbet hapis verilebiliyor.
Ne yazık ki; Belarus dışında tüm Avrupa'da olduğu gibi Türkiye'de de gerçek kişiler için tarihin arşivine kaldırılan idam cezası, tüzel kişiler için sürüp gidiyor.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya da 172 sayfalık iddianamesinde AK Parti'nin idamını istedi.
Bugünden itibaren gelişmeleri sadece biz değil, tüm dünya izleyecek.
Sonucu elbette kestirmek mümkün değil.
Ama hiçbir olasılık bizim Sami Selçuk'un o tarihi konuşmasını hatırlatmamıza engel olamaz. Çünkü o tam da bugünler için yazılmış bir "Hukuk manifestosu" ydu.
İki-üç gün sürecek alıntılarla, iktidarıylamuhalefetiyle tüm siyasi kadroların, hiç değilse yeni yol kazalarını önlemek içinçoktan arşivlerine kaldırdıkları o metni bir kez daha okumalarına ve gerekli dersleri çıkarmalarına vesile olabileceğimizi umuyoruz.

Doğru çözümün formülü
Bugün AK Parti yöneticilerine (Çünkü topun ağzında onlar) uygun düştüğüne inandığımız alıntılarla başlayacağız. Sehpadan sağsalim inerlerse (İçtenlikle diliyoruz) belki "İkinci Hayat"ları için rehber olabilir umuduyla. Buyurun seçmeler...
"Özgürlük reddedilerek insan tanımlanamaz. Farklılıkların kökü kazınamaz. Tek tip insan, tek doğru, tek çözüm dayatmacılığı; insanı, toplumu, soluk alınan dünyayı belki bir süre yutar ama sindiremez, tüketemez.
Doğru çözüm; katılıkları ve kutuplaşmaları diyaloglarla yumuşatan, uzlaştıran, çelişmeci, çoğulcu, özgürlükçü, uzlaşmacı demokrasidir.
Özgürlük reddedilerek insan tanımlanamaz. Farklılıkların kökü kazınamaz. Tek tip insan, tek doğru, tek çözüm dayatmacılığı, insanı, toplumu, soluk alınan dünyayı belki bir süre yutar ama sindiremez, tüketemez.
Doğru olan çözüm; yaşamı çoklukta birlik temelinde ve yurttaşlık kodunda buluşturarak birlikte yaşama ve ulusal bütünlük iradesini sağlamlaştıran, özgürlükçü, uzlaşmacı demokrasidir. Bu, barıştır.
Hukukçu, yürürlükteki hukukun kestiği parmağın bazen acıttığını içi yanarak gözlemler. Ama ne yapsın? Yine uygular. Çünkü görevidir. 1982 Anayasası konusunda, kimilerine sevimsiz de gelse, hukukçu hukukun saptamalarını söylemek zorundadır.
1982 Anayasası, devleti bireye göre biçimlendirecek ve sınırlandıracak yerde, bireyi devlete göre biçimlendiriyor ve sınırlandırıyor. Özgürlüklerin tabanını değil tavanını saptıyor. Bireyi baskılara karşı çaresiz bırakıyor. Bu toplum sözleşmesi, anayasal devletin özüyle çatışan, olsa olsa bir polis tüzüğüdür. Öyleyse neden yenisini yapamıyoruz?
Türk insanı artık 'Bir ağaç gibi tek ve hür', Türk ulusu 'Bir orman gibi kardeşçesine' yaşamayı özlemiştir.
Yeter ki, ifade özgürlüğünü ve laikliği; akılcılık ve uzlaşma kültürünün inşasında vazgeçilmez kılalım.
Öyleyse geliniz; tarihten ders alalım, yaşadığımız dijital iletişim çağında, Nasrettin Hoca'nın kabrine dönen dünyamızda, yasağın Don Kişot'un değirmenleri olduğunu ve çağcıl hukuktaki ölçütleri gözeterek yazılı hukukumuzu gözden geçirelim. Atatürk'ün dediği gibi, 'Yasalarımız açık olsun.' Anlamları belirgin, kolay anlaşılabilir ve ulaşılabilir, kesin, sonuçları kestirilebilir olmayan ne kadar hüküm varsa değiştirelim ve bu gericilik dramına son verelim. Bunlar yapılmadıkça, bu ülkede kimse kendini özgür hissedemez. "
Dönemin AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Abdullah Gül'ün de dinlediği o konuşmada, sonlara doğru Sami Selçuk'un müthiş bir cümlesi daha vardı:
"Işık hızı çağında, mevsimler örneği, yılda dört kez kendinizi yeni bilgilerle yenilemediğiniz takdirde, eksilmeye ve eskimeye mahkûmsunuz."