Alışılmadık biçimde güneşli bir Berlin'de, yine sinemanın büyüsüne kapılmış, bir filmden öbürüne koşuyoruz. Ama amacım filmlerden söz etmek değil, daha çok bu bir haftalık (Benim için bir haftalık, aslında biraz daha uzun) büyük maratondan kimi genel saptamalarda bulunmak, izlenimler nakletmek... Daha önce de belirttim, kimi filmler bize aslında dünyamızın karışık, giderek karmakarışık yüzüne tutulmuş ayna işlevi görüyor. Örneğin en çok karşımıza çıkan bir nokta, başta 'zengin ve müreffeh' dediğimiz Batı olmak üzere, değişik kültürlerin, uygarlıkların ve yaşam biçimlerinin de kendilerini ciddi bir kriz noktasında hissetmeleri... Bir diğer deyişle, Batı da mutlu değil. Kimi filmlerde gördüğümüz, çok yıpranmış, mekanikleşmiş, giderek zalimleşmiş aile ilişkileri, sürekli büyüyen kuşaklararası uçurum, hayatlarımıza hâkim olan maddiyatçılık ve çıkar faktörü, birçok Batılıyı da ciddi biçimde tedirgin ediyor. Ve bu yüzden, farklı dinlere, kültürlere ve değerlere yüzünü dönen bir kesim ortaya çıkıyor: İslam'ı, Budizm'i, farklı inançları inceleyen, bir başka açıdan da yoğun çalışma hayatından ve onun neredeyse ölümcül temposundan mümkün olduğu kadar çabuk kaçarak, doğanın sakinliğine sığınmayı seçen kitleler ortaya çıkıyor.
21. YÜZYILDA YENİ ARAYIŞLAR
İnsanlık, 21. yüzyıla mutlu başlamadı ve çeşitli arayışlar içine girdi. Bu da sinemanın genel yüzüne yansıyor ve bize farklı film türleri getiriyor. Ve de kültürlerarası buluşmalar daha gözde oluyor. Almanya'nın şu anda en gözde yönetmeninin Fatih Akın olması şaşırtıcı mı? Çünkü o, çifte kültürlülüğünü en görkemli biçimde kullanıyor; Almanya'da 3 milyonu aşan, ama dinamik yapısıyla ağırlığını daha da çok hissettiren Türklerin genç kuşaklarının dünyasını ele alıyor. O ve himayesine aldığı genç Türk yönetmenleri, yeni filmleriyle medyayı işgal ediyor.
Chico'nun galasında sahneyi dolduran, geleneksel blucin-mont ikileminden kurtulup siyah kostümleriyle son derece şık duran Türk gençlerinin sergilediği manzaradan gurur duydum. Yönetmeninden oyuncularına, iyi bir film yapmış olmanın mutluluğuyla kıpır kıpır, kendi aralarında şakalaşıp dururken, salondaki seyirciyi de bayramlarına ortak etmeyi bilen bu gençlerle iftihar ettim. Evet, yeni bir kuşak geliyor ve kaçınılmaz kültürel buluşmaları yaratıyorlar. Türkiye'yi Avrupa'ya sokacaklar da belki en çok bu işbaşındaki genç sanatçı kuşağı olacak. Belki hep çift yönlü oynayan ve samimiyetleri hep şüphe konusu olan işbaşındaki tüm politikacılardan bile daha çok...
Bugünkü Tüm Yazıları
Dikkat genç Türkler kuşağı geliyor
Yayın tarihi: 15 Şubat 2008, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/02/15/cm/dorsay.html
Tüm hakları saklıdır.