Emekli Korgeneral Salih Acarel'in kitabını okuyoruz:
Akide Şekeri Harekatı. (27 Mayıs ve sonrası notları)
Salih Paşa 27 Mayıs 1960 ihtilali döneminde Yassıada'da
"muhafız takım komutanlığı" yapmış.
Ve şimdi
"Yassıada notlarını" kitaplaştırmış.
AKİDE ŞEKERİ Yassıada'da
"yargılamaların" başlamasından önce bir gece Celal Bayar kitap okuyormuş.
Saat 01.00'i geçiyormuş.
"Yazarımız" o tarihte üsteğmen. Celal Bayar
"üsteğmen bey" demiş:
- Burada akide şekeri bulunur mu? HAREKÂT Kantinde akide şekeri yokmuş.
Üsteğmen hemen
"nöbetçi müracaat subayına" sormuş.
Yok. Ve konu
"J-12 hücumbot komutanı" olan deniz yüzbaşısına bildirilmiş.
Hemen Heybeliada'ya telefon edilmiş.
Dönemin sıkıyönetim komutanı
"şekerci dükkanını açtırmış." J-12
"karanlığı ve denizi yırtan sesiyle" 1 saat içinde
"siparişi" getirmiş.
Bayar da
"susamlı fındıklı akide şekerini kıtır kıtır yemiş." MİNİK VALİ Bir zamanlar İstanbul'un
"çok meşhur bir valisi" vardı.
İsmet Paşa döneminde de, Menderes döneminde de valilik yapmıştı:
Prof. Dr. Fahrettin Kerim Gökay. Boyu kısaydı...
"Mini mini valimiz, ne olacak halimiz" diye karikatürleri yapılırdı.
O tarihlerde
"küçük rakıya" Fahrettin Kerim Gökay ismi takılmıştı.
FAHRETTİN KERİM Yassıada'da genç subaylar, Fahrettin Kerim Gökay'a
"sizi tanıyoruz" demişler.
"Üsteğmen Acarel" nereden tanıdığını da söylemiş:
- Babam beni bakkal Keramettin Efendi'
ye yollardı... "Git bir Fahrettin Kerim al"
derdi. Fahrettin Kerim bey
"bu espriye kızmış." Ama bir şey söylememiş.
Ve bir hafta boyunca da
"subaylara hiç yüz vermemiş." TÜRK KUŞU Bir gün akşama doğru bir uçak
"Yassıada üzerinden" geçmiş.
Uçaksavar Batarya Komutanı hemen ateş emri vermiş.
Ama uçak
"vurulmuyormuş... Gerisine ateş ediliyormuş." Ve uçak alçalarak gitmiş.
Sonra
"işin aslı" anlaşılmış.
Uçak
"Türk Kuşu" uçağı. İçindeki de
"Yassıada nasıl bir yer" diyen bir meraklı.
KOMEDİ Dönem
"kuşku dönemi." Kuşkunun sebebi ise: -
Acaba uçak adaya iner de Adnan Menderes kaçırılır mı?
Tam bir komedi değil mi?
Ama o zaman
"böyle saçmalıklara" inanan çoktu.
Özellikle de
"ihtilalciler." TÜNEL Kitapta
"tünel olayı" na da girilmiş.
Ama 2 satırla:
- Birden fısıltı gazetesi ve medya yazmaya başladı. Yassıada'ya tünel kazılıyormuş, bunlar kurtulacakmış. Allah Allah!" DEDİKODU Emekli Paşa bugün
"tünel kazıp Menderes'
i kaçırma dedikodusunu" yazarken
"Allah Allah" diyor.
Yani
"böyle şey mümkün mü" anlamında.
"Bu saçmalığa kim inanır" dercesine.
KAZIN AYAĞI Ama
"kazın ayağı hiç de öyle değildi." Evet olay
"dedikoduydu." Tam
"deli saçmasıydı." Ama
"bal gibi de inanılmıştı." Hem de
"koca koca komutanlar" inanmışlardı.
Zaten bu yazıyı yazmamızın nedeni de kitapta okuduğumuz
"2 satırlık tünel hikayesi." AL SANA HİKÂYE İhtilal olmuş, Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakanlar, DP milletvekilleri Yassıada'ya gönderilmişlerdi.
Yargılanıyorlardı. Bu arada
"Adalet Partisi" de kurulmuştu.
Örgütlenme aşamasındaydı.
"Hikayemiz" işte bu örgütlenme sürecinde geçer.
3 KAHRAMAN "3 kahramanımız" var.
1. Ali Külünk. (Rahmetli) Rizeli.
Gaziosmanpaşa İlçe Başkanı.
2. Hakkı Morgül. (Rahmetli) Rizeli.
Prof. Dr. Hakkı Morgül'ün babası.
3. Batı Trakyalı Kasap Mustafa. Herkes onu
"Kasap Mustafa" diye bilir.
Mustafa Güler.
Allah uzun ömür versin.
Zeytinburnu İlçe Başkanı.
HATIRLA SEVGİLİ Bu üçlü
"hasta derecede" Menderes yanlısı.
Gündüzleri
"Adalet Partisi'
nin örgütlenmesiyle" uğraşıyorlar.
Akşamları da kahvede, meyhanede buluşuyorlar.
Ya kahve içiyorlar.
Ya kafa çekiyorlar.
Ah
"ihtiyar Kasap Mustafa'yı birileri TV'
ye çıkarsa da" o günleri anlattırsa.
Siz asıl
"Hatırla Sevgili" dizisini o zaman izleyin.
3'ÜNCÜ KADEH Bir gece bizim 3 kafadar
"ne olacak memleketin hali" diyerek ilk kadehi devirmişler.
"Acaba Menderes nasıl" diye birbirlerine sorarak ikinci kadehi bitirmişler.
Üçüncü kadehin sonunda kafayı tam bulmuşlar.
Ali Külünk: - Bir tünel kazsak... Kazma kürekle.
Hakkı Morgül: - Sarayburnu'ndan Yassıada'ya.
Kasap Mustafa: - Ve Menderes'i kaçırsak.
OPERASYON Diyeceksiniz ki
"bu bir sarhoş muhabbeti." Evet gerçekten de öyle.
Ama
"yerin kulağı var." "Biri" duymuş.
"Birilerine" söylemiş.
Güleceksiniz ama
"koca koca adamlar" da inanmışlar.
Ve operasyon başlamış.
70 GÜN Birinci aşama:
3 kafadarın gece yarısı baskınıyla yataklarından kaldırılıp
"gözaltına alınması." İkinci aşama:
"Davutpaşa kışlasına" yollanmaları.
"Yok, bu kadarı da olmaz" diyeceksiniz ama...
Ali Külünk, Hakkı Morgül ve Kasap Mustafa (Güler) Davutpaşa'da tam
"70 gün" yattılar.
YAŞAYAN TANIKLAR "Bu hikayeyi" rahmetli Ali Külünk ile Hakkı Morgül'ün
"çocukları çok iyi bilirler." Kasap Mustafa ile çocukları da.
Orhan Keçeli de bilir.
Keçeli
"rahmetli Ali Külünk ve Hakkı Morgül'
ü iyi tanırdı." Kasap Mustafa'yı da yine
"çok iyi tanır." DRAM Emekli Paşa'nın
"notlarını" okurken bütün bunlar aklımızdan geçti.
"Sistemin dışına" çıkılınca...
"Seçimle gelen seçimle gitmeyince..." "Darbe, müdahale" yaşanınca...
İşte böyle
"saçma sapan işler" oluyor.
İster
"komedi" deyin, ister
"dram."
Yayın tarihi: 3 Şubat 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/02/03//haber,70F3ACE3D8F5465A949119017DA37A00.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.