kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 3 Şubat 2008, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
UMUR TALU
Dipsiz Kuyu

Merak bu ya!

Uzman değiliz; yargıç, savcı, istihbarat örgütü, polis de değiliz. Ama merak edebiliriz.
Merak 1: Emekli General Veli Küçük tutuklandı. Medyaya sızan, sızdırılan, doğruyanlış her iddia, "bu dönem" e dair. Yani AKP dönemi, bu dönemin suikastları, bombaları, örgütlenmeleri.
Oysa Veli Küçük, "Emekli" olmadan önce, "o dönem" de "General" di; ondan önce de "Albay".
Susurluk'la, Jitem'le, katliam sorumlusu olarak aranan Çatlı ile anıldı.
Görev yaptığı bölgede, "Sapanca, Hendek, Düzce üçgeni" ndeki faili meçhul cinayetler çarpıcıydı.
Merak bu ya; "bu dönemin" polisi veya savcısı, "o dönem" le hiç ilgilenmiyor mu?
Bir tercih mi var, bir rastlantı mı, bir eksiklik mi?
Merak 2: Şimdi "Ergenekon örgütü" bu yana; yani "şu yana".
Bir yapılanma var belli ki; bir sürü icraat.
İyice aydınlanmaya muhtaç karanlık; belki alacakaranlık.
Lakin bir de "o yan" var.
Oradaki merak şu:
Gerek Dink suikastının "Trabzon yapılanması" nda, gerek gırtlak kesen "Malatya yapılanması" nda, "abi tipleri" benzerlik taşıyor.
Hem Trabzon'daki E.T.' nin, hem Malatya'daki E.G.' nin bir şekilde ilişkiye girdikleri (siyasi) cemaat yapıları, bir şekilde "polis bağlantıları" mevcut.
Trabzon'da polis koruması, polis muhbirliği filan sağlanmış.
Malatya'daki de benzer şekilde.
Trabzon'dakinin, İstanbul'daki ilk sorgusunda, konuşmak için Trabzon'dan tanıdığı "polis abi" yi istediği, İstanbul Emniyeti'nin dönemin İçişleri Bakanı Aksu' ya bildirdiği, onun da o "abi" ye "Gel şu pisliğini temizle" dediği filan söyleniyor. Bilemem artık.
Dolayısıyla elimizdeki bilmece şu:
Polis bir yandan, iki vahşetin de planlayıcıları olduğu iddia edilen örgüt yakalıyor.
Bir yandan da, iki vahşetin öndeki aktörlerinin (bazı) polislerle bağlantısı olmuş.
"Kimin eli kimin cebinde" ve "kimin eli tetikçinin belinde" bilmecesi cevaba muhtaç.
Muhtaç olduğumuz cevap maalesef damarlarımızdaki kanda yok.
Damarlardan akmış kanlar, daha farklı merak ile didiklemeleri bize borç yüklüyor.
Hukuk, demokrasi, hakikat, adalet adına;
"Şu yan" a bakmak; ama "o yan" a da.
Tam, sen yanmasan, ben yanmasam nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa durumu.
Tam manasıyla, "iki derin devlet tipi" nden birine yazılmama mecburiyeti.
Bir de, tabii, mümkünse, hem "Trabzonlu abi" yi tanıyan, hem de şimdi örgüt ortaya çıkartan, eski Trabzon Emniyet Müdürü, yeni Emniyet İstihbarat Başkanı Akyürek' in biraz açıklama zarureti.
Merak 3: Genelkurmay Başkanı haklı olarak "TSK suç örgütü değildir" diyor. Tabii askeri darbelerin, muhtıraların, işkencelerin "demokratik ve anayasal, insanlığa, insana karşı suç" olup olmadığı ayrı konu.
Ancak merak bu ya:
Israrla yazdım; Cumhuriyet avukatları zaten 1.5 yıldır yargıya sorup durmuş (Cumhuriyet Gazetesi de yan sütundan sormaya başladı): MKE; Danıştay "suçlusu" Arslan ve diğer elemanların Cumhuriyet'e attığı üç bombayı, "örgüt" te çıkan bombaları, ilk elden Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na verdiğini açıklamıştı.
Peki, Kara Kuvvetleri'ndeki bombalar nasıl ve kimler tarafından dışarı çıkarıldı da, mesela üçü Cumhuriyet'e atılabildi?
Ortada bir "suç", bir de "örgüt" var mı? Var.
Ama bombaların Kara Kuvvetleri'nden yola nasıl çıktığına, sivil ya da askeri, resmi cevap yok!
Zaman aşımına kadar da belki olmayacak ve bunun adı yargı, hukuk, devlet olacak!