kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 21 Ocak 2008, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
OKUR TEMSİLCİSİ
Okur Temsilcisi

Davadan yansıyanlar

Hukuksal süreçler ve devam eden davalarla ilgili haberlerde özel dikkat gerekiyor. Çünkü yapılması muhtemel hatalar davaları etkilemekle kalmıyor, internette de kalıcılık kazanıyor. Konuyu inceliyoruz.
Haberlerde kendisine haksızlık yapıldığını, söz hakkı tanınmadığını, 'mağdur olduklarını' belirten kişilerin bu köşeye yaptığı başvuruları önemsiyorum. Zira hepsinde olmasa da çoğunda şikâyetler "dengeli" haberciliğin ihmal edildiği izlenimini doğruluyor.
Bu da genel olarak okurlar açısından "gerçeğin tam olarak veya olabildiğince aslına yakın olarak" kendilerine anlatılmaması anlamına geliyor.
Meral Muhayeş'in "ortada bir haksızlık va bazı yanlışlar var" başvurusu da bu açılardan önem taşıyor.
Meral Hanım'ın annesi Şivezat Muhayeş SABAH'ta üç kapsamlı habere "özne" olmuş. Bunlardan ilki, 27 Şubat 2005'te SABAH Aktüel Pazar ekinde "Uzan Yalısının Sessiz Sakini" başlığıyla (kapaktan ve içerde tam sayfa olarak) çıkmış. 14 Ağustos 2005 tarihli ikinci haber "Mirası Kızına Bıraktı, İki Çocuğu İsyanda" başlığıyla verilmiş.
20 Aralık 2007'de çıkan son haberin başlığı ise "Hasta Annemizin Kasasını Çaldılar" şeklinde.
Anlaşıldığı gibi, her üç haber de, merhum Şivezat Muhayeş'in hem yaşam öyküsünü hem de mirasından kaynaklanan hukuki bir ihtilafı yansıtmakta.
Öykü kısaca şöyle: Beyrutlu tüccar Misbah Muhayeş, savaş yıllarındaki desteği nedeniyle, Atatürk tarafından sonradan TC yurttaşlığına alınır. Muhayeş, Pera Palas'ı satın alır; Genoto'nun sahibi ve General Motors'un temsilcisi olur. 1950'de ölen Misbah Muhayeş, mirasını yeğeni Cemil Kemal Bey'e bırakır.
Cemil Kemal Bey, ilk evliliğinden iki çocuğu olan Şivezat Hanım'ın üçüncü eşidir; Meral Muhayeş de bu son evlilikten doğar. 1980'de ölen Cemil Kemal Bey mirasını eşi ve kızı Meral arasında paylaştırır. Ahmet Arif Paşa yalısı 1983'te Uzan ailesine satılır. Şivezat Hanım, bu yalının yanındaki bir müştemilatta ömrünü geçirir. 2005'te vefatı ardından ilk evliğinden olan iki çocukla üçüncüsü arasında mirasa ilişkin karmaşık bir hukuki ihtilaf çıkar.
Meral Muhayeş daha önce gönderdiği tekziplerin yayınlanmadığından yakınarak bazı noktalarda haberlere itiraz ediyor:
- İlk iki haberde sanki ihtilaf konusu yalı imiş gibi yansıtma var, Satışa çıkan TMSF hisseleri sanki Şivezat Hanım'a aitmiş gibi gösteriliyor. Oysa dava konusu olan bir kâgir bina ve kayıkhanedir.
- Pera Palas asla babam Cemil Muhayeş'e ait olmadı; mülkü önce vakıflara sonra da Hazine'ye geçmiştir.
- Babamın yalı hisselerini sadece anneme bıraktığı yanlıştır. Aramızda pay edilmiş hisseler söz konusudur.
- 20 Aralık tarihli haberde, son paragrafta anneme ait kasadan mücevher çaldığım iddiası, ihtilaflı olduğum üvey kardeşimin ağzından verilmiştir. Oysa davada birinci dereceden bir tanığın lehimde ifade verdiğinden söz edilmemektedir.
- Bu son haberde ihtilaf taraflarından biri olarak, "kasa hırsızlığı" gibi bir suçlama konusunda bana da söz hakkı tanınması gerekirdi.
İlk iki haberle ilgili şikâyetler kısmen haklı kısmen haksız. İlk haber, Şivezat Hanım'ın hayatıyla ilgili uzun bir anlatı. Orada ihtilafla ilgili bir ibare yok. Dolayısıyla, yalı fotoğrafının kullanılması içerikle bağlantısı nedeniyledoğal. Ancak maddi hatalar konusunda Meral Muhayeş'e hak veriyorum.
20 Aralık 2007 tarihli son habere gelince.
Bu konuda, muhabir Güngör Karakuş'un görüşünü alma gereğini duydum.
Açıklaması şöyle:
"Meral Muhayeş ile kardeşleri arasındaki veraset anlaşmazlığı 2005'ten beri sürmektedir. Bu dava süreci çok defa gazetelere haber olmuştu. En son benim yazdığım haberde dava süreci ve seyrindeki yeni gelişmelere değindim. En önemli gelişme, Asya Orhon'un iddiaları oldu. Orhon bu iddialarında üvey kız kardeşi Meral Muhayeş'in kendilerinin mirastan hak talep etmelerini engellemek için annesinin kanser olduğunu ölüm döşeğine düşene kadar gizlediğini, annesinin tüm mücevherlerinin ölümü ardından kaybolduğunu belirtti. Tüm bu yazdıklarım mahkeme tutanaklarına da geçmiştir. Gazeteci özellikle son çıkan basın yasasıyla ilgili, 'somut bilgi ve delil olmadan haber yapamaz.' Ben haberin kurgusunu tamame n dosyadaki ifadelere dayandırdım...
Asya Orhon, mahkeme tutanaklarına da geçen bu iddiaları kendi ağzıyla doğruladı. Meral Muhayeş'i defalarca aradım ancak, bir türlü kendisine ulaşma imkânım olmadı. Benim bu haberi yaparken herhangi bir art niyetim olmadı. Benim amacım kamuoyunu aydınlatmak."
Meral Muhayeş, muhabirin kendisini aramadığını iddia ediyor.
Karakuş'un görüşünü de aldıktan sonra son haberle ilgili olarak şu söylenebilir:
- Davanın haber değeri taşıdığı söylenebilir. Dolayısıyla yasaya uygun olarak mahkeme tutanaklarına sadakatle haber yapmak doğaldır. Bu yaklaşım doğru.
- Ancak, bu haberde etik açıdan birinci derecede bir sorun var. Sürmekte olan bir davada, zıt görüşler içeren bir konuda, sadece tek tarafın iddialarına yer verilmesi, suçlamanın başlığa çekilmesi, dava süreci gidişatı açısından sakıncalıdır. Ayrıca, suçlanan tarafın görüşlerine ve varsa mahkeme tutanaklarındaki lehinde görüşlere de hakkaniyetli olma adına yer verilmeliydi. Eğer bu kişi aranmış ve görüş bildirmek istememişse, bu da haberde mutlaka belirtilmeliydi. Aksi halde gazete bir tarafın çıkarlarına hizmet eder duruma düşer.
- Hukuksal süreçlerle ilgili, temel unsurları eksik haberler sayfalara alınmalı mıdır? Bu, editörlerin düşünmesi gereken bir konudur.