Benazir Butto'nun öldürülmesi Pakistan'da "Pandora'
nın Kutusu"nu açtı. Ve kutudan öyle karanlık güçler çıktı ki, ürperdik; çünkü bize bir başka ülkeyi hatırlattı. Özellikle de o ülkede 2007'nin ilk yarısında yaşananları. Önce Butto'nun Pakistan'a döndüğü gün, onu karşılayanları hedef alan ve 140'tan fazla kişinin ölümüne yol açan iki intihar saldırısıyla ilgili olarak Karaçi'de yayınlanan "Daily Times" gazetesinin yaptığı analizden bir bölüm aktaralım:
"Benazir Butto, dönüşünden hemen önce Dubai'de yaptığı açıklamalarda, kendisi için hazırlanan komplolardan korkmadığını söylüyordu. Bir intihar saldırısıyla onu ortadan kaldırmakla tehdit eden Pakistan Talibanları'nın lideri Beytullah Mehsud'u (Not: Pakistan hükümeti Butto suikastinin sorumluluğunu ona yıkmaya kalktı, delil olarak da bir militanla yaptığı telefon görüşmesinin kaydını açıkladı. Ancak Mehsud, suikastle hiçbir ilgileri bulunmadığını bildirdi, "Çünkü biz kadınları öldürmeyiz" dedi) ciddiye almadığını, çünkü onun çok geniş bir çetenin sadece piyonu olduğunu belirtiyordu.
O çetenin perde arkasındaki yöneticilerinin emekli üst düzey subaylar olduğunu vurguluyordu. Butto'ya göre kurulu düzenin (Not: Feodal elitlerle işbirliği halinde ülkeyi yöneten askeri yönetimi kastediyor) maşaları olan bu emekli subaylar, Güney Veziristan bölgesinde gönüllü kamikazeleri eğitip başkent İslamabad'a gönderiyorlardı."
Bölünme korkusu Emekli subaylar neden Pakistan'
ın demokratikleşmesini istemiyorlar? Cevap: Bölünme korkusu! Ve bu korkunun kökleri devletin kurulduğu döneme kadar uzanıyor. 19'uncu yüzyılda hem Hindistan'ın (Pakistan ve Bangladeş dahil), hem de Afganistan'ın sahibi olan İngiltere, 12 Kasım 1893'te Afgan Emiri Abdurrahman Han ile Londra'nın Dışişleri temsilcisi Sir Mortimer Durand arasında imzalanan ve Afganistan'ın 100 yıllığına Hindistan'daki İngiliz yönetimine kiralanmasını öngören anlaşmayla, aynı zamanda sınırları da çizdi.
"Durand hattı" olarak bilinen bu sınırlarla Afgan halkının egemen unsuru olan Peştunlar'ın ve bölgelerinin büyük bölümü o dönemdeki Hindistan'da kaldı. 1947'de Pakistan'ın kurulmasından sonra da yeni devlette. O kadar ki, Peştunlar'ın bugün 1213 milyonu Afganistan'da yaşıyor, 35-40 milyonu ise Pakistan'da.
Ve Pakistan, kuruluşundan bu yana, Peştunlar'
ın birleşip "Büyük Peştunistan"ı kurmaları olasılığından kaynaklanan kabusla yatıp kalkıyor. Silahlı kuvvetler, gizli servisler kabusun gerçeğe dönüşmesini önlemek için sürekli bu halkı parçalama planları hazırlayıp hayata geçiriyorlar. Sadece "Peştunlar"dan oluşan Taliban hareketinin ortaya çıkarılmasının nedeni de bu: Dini araç olarak kullanıp Peştunlar'ın milliyetçi duygularını bastırmak.
ABD karşıtlığı Pakistan'da silahlı kuvvetlerde son yıllarda ortaya çıkan bir önemli değişim daha var: "Had derecede" ABD düşmanlığı. Muvazzaflar, "Terörle işbirliği" adı altında ABD ile ilişkileri mümkün olduğunca, daha doğrusu kerhen sürdürüyor gibi görünseler de, üniformalarını çıkarır çıkarmaz, yani emekli olur olmaz "ABD karşıtı" duygularının tüm barajlarının kapaklarını açıyorlar.
Dahası, ABD'nin "Teröre karşı işbirliği" adı altında bölgede emperyalist planlar yaptığına inanarak, sırf o hesapları bozmak için, Çin ve Rusya ile stratejik işbirliği istiyorlar, hatta işi karşı cephede yer almaya, Taliban'la, hatta El-Kaide ile işbirliği yapmaya kadar götürüyorlar.
ABD de bu "Güçler"in derinliğini ölçememenin sıkıntısıyla kıvranıp duruyor. Çünkü 1990'dan bu yana hiçbir Pakistan subayı artık ABD'de eğitilmiyor!
Bu tablo size de bir başka ülkeyi çağrıştırıyor mu?
Yayın tarihi: 31 Aralık 2007, Pazartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/12/31//safak.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.