2007'nin son günü. Ömrümüzden bir yıl daha eksiliyor. Ve seneler nasıl da hızla geçiyor.
- Bebek... Sen daha dün doğmamış mıydın? -
Yoksa evlendin mi? Çocuğun da mı var? -
Çocuk Kundaktaki bebek Üniversiteye başladı, öyle mi? Hep bir koşuşturma.
Her anne, doğum sonrası, yavrusunu kucağına aldığı günü, büyük bir bahtiyarlıkla hatırlar. Bağrımıza şefkatle basıp kokladığımız canlarımız, bir bakarız, büyümüşler, kendi yollarını seçip, elimizden kayıp gitmişler.
- Yeterince sevip okşayamadım, daha doyamadım Gitmiş! Hey.. dur nereye! Yuvadan uçup gittiniz ama, oralarda sizi sakınacak, sevip kollayacak birileri var mı?
"Üşürsün canım. Yorulma bir tanem. İlacını iç, üzülme. Mutlaka başaracaksın Sana inanıyorum" diye kol kanat gerecek birileri.
Elbette, doğru olan, günü gelince, sizlerin kendi ayaklarınızın üzerinde durması. Çünkü anne babalar yaşlanıyor, artık takat kalmıyor. Bir çark ki dönüp duruyor. Nefes nefese ayak uydurmaya çalışıyoruz. Ve bir gün, son nefesimizi veriyoruz. O zamana kadar, tek başına, hem de yüksekten uçmayı öğrenmelisiniz.
Birkaç satırla anlatmaya çalıştığım gibi, seneler bizim en büyük düşmanımız. Buna rağmen, her gelen yılı şenlikle karşılıyoruz. Galiba kafamızda bir tahtamız eksik. Ne dersiniz?
Yayın tarihi: 31 Aralık 2007, Pazartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/12/31//ilicak.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.