Avrupa'da bayram var. Schengen bölgesine 9 ülke daha katıldı. Böylece sınırların kalktığı ülke sayısı 24'e çıktı. Bu tarihi olay üç gün üç gece sürecek şenliklerle kutlanıyor. Değer. Schengen bölgesine katılan 9 yeni ülkeden 8'i eski Doğu Bloku'ndan: Estonya, Letonya, Litvanya, Polonya, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Slovenya ve Macaristan. (9'uncusu Malta)
"Böylece" deniyor, "İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinden 62 yıl, Berlin Duvarı'nın yıkılmasından 18 yıl, Batı Avrupa'da sınırların açılmasından 12 yıl sonra Orta Avrupa'da sınırların tarihe karışmasıyla, Demir Perde'nin son izleri de silinmiş oldu." Avrupalı liderlerin törenlerdeki konuşmalarda kaçınılmaz olarak
"Demir Perde" ye gönderme yapmaları, bize tarihin bu en ünlü benzetmesinin babası, İngiltere Başbakanı Sir Winston Churchill'i hatırlattı. Ve de onun "Demir Perde" kavramını ortaya attığı 5 Mart 1946 tarihinde ABD'nin Fulton (Missouri) kentindeki Westminster Koleji'nde yaptığı ünlü konuşmasını. Başkan Harry Truman'ın da izlediği o konferansta Churchill özetle şöyle demişti:
Stettin'den Trieste'ye "
Baltık kıyısındaki Stettin'den Adriyatik'teki Trieste'ye kadar Avrupa'nın bir başından öbürüne bir Demir Perde çekildi. Orta ve Doğu Avrupa'nın tüm başkentleri bu perdenin ardında kaldı. Varşova, Berlin, Prag, Viyana, Budapeşte, Belgrad, Bükreş, Sofya; tüm bu ünlü kentler ve barındırdığı nüfuslar artık Sovyet nüfuz alanında bulunuyorlar. O kadarla kalmıyor, birçoğu doğrudan Moskova tarafından denetleniyorlar, yönetiliyorlar.
Biz böyle bir Avrupa'nın ortaya çıkması için savaşmadık. Kalıcı barış böyle bir Avrupa tablosuyla gerçekleştirilemez. Oysa dünyanın güvenliği için Avrupa'nın hiçbir ulusun, hiçbir ülkenin dışarıda bırakılmayacağı yeni bir birliğe dönüşmesi gerekiyor. "
Avrupa bugün işte Churchill'in o müthiş kehanetinin veya rüyasının 60 yıl sonra gerçekleşmesini kutluyor. Ne kadar onurlansa ve gururlansa hakkı.
Ancak bir ayrıntı var: Almanya-Polonya, Almanya-Çek Cumhuriyeti sınırından başlayın, Macaristan-Avusturya, Slovenya-İtalya'ya kadar tüm "Sıfır noktaları"nda devlet başkanlarının, başbakanların, AB Komisyonu temsilcilerinin katıldıkları
törenlerde kimsenin görmek istemediği hayaletler dolaşıyor: O sınırların korunması, var olması için hayatlarını vermiş milyonlarca ölünün ruhları. 40 milyon hayalet Törenlerin dışında bırakılmış eski Sovyetler Birliği'nden 21 milyon kurban. Polonya'dan o dönemdeki nüfusunun yüzde 15'ini oluşturan 5.5 milyon ölü. Almanya'dan 7 milyon, eski Yugoslavya'dan 1.5 milyon artık istenmeyen konuk durumuna düşmüş hayaletler...
Pekala ölmeyebilirlerdi. Ölmelerine gerek kalmayabilirdi. Yine Churchill'in Fulton konuşmasına dönelim:
"1933'e, hatta 1935'e kadar Almanya o korkunç kaderinin pençesinden çekip kurtarılabilirdi.
Bizler Hitler'in tüm insanlığı etkileyen felaketlerini durdurabilirdik. Dünyanın bu kadar geniş bölgelerini mahveden bir savaş uygun zamanda ortaklaşa eylemle kolaylıkla önlenebilirdi.
Tarih bu eşsiz fırsatı tanımıştı. Bana göre üstelik bu savaş tek kurşun bile sıkmadan saf dışı bırakılabilir ve bugün Almanya güçlü, zengin ve onurlu bir ulus olarak aramızda yer almaya devam edebilirdi. Ne var ki, kimse kimseyi dinlemek istemedi ve
hepimiz o kan girdabıyla büyülendik. "
Şimdi Kuzey Kutbu'ndan Kanarya Adaları'na kadar sınırların kalktığı bir Avrupa ile övünülüyor. Churchill'in "Stettin'den Trieste'ye kadar" diye çizdiği Demir Perde'nin son izlerinin de silinmesi kutlanıyor.
Peki o 40 milyonu aşkın kişi niye öldü? Peki bugün bile dünyanın Avrupa dışındakitüm coğrafyalarında insanlar sınırları korumak için canlarını vermeye niye devam ediyorlar? Avrupa emsal oluşturacağına, ama yakın ama uzak gelecekte sınırlar kaçınılmaz olarak ortadan kalkacağına göre; ölmeye, ölüme göndermeye değer mi?
Elinizi vicdanınıza koyup, siz yanıtlayın.
Yayın tarihi: 22 Aralık 2007, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/12/22//haber,E2FF704AB5FA4ADD987C6B73CE0625F4.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.