Pakistan dünyanın en istikrarsız ve tehlikeli ülkelerinden birisiydi. Benazir Butto'nun öldürülmesinin ardından daha da istikrarsız ve tehlikeli bir ülke haline geldi. Butto'yu her kim öldürmüşse muhtemelen bunu amaçlıyordu. Böylesi bir gelişmeyi engelleyebilecek yegane dinamik Pakistanlı siyaset seçkinlerinin hiç değilse bu kriz anında
ilkeler etrafında birleşebilmeleridir. Son aylarda Pakistan'daki rejimin saygı duyulabilecek son kurumlarına yönelik bir saldırı da Pervez Müşerref tarafından başlatılmıştı. Anayasa Mahkemesi başkanının görevden alınması, bağımsız yargıçların evlerine gönderilmesi, bunu protesto eden avukatların güvenlik güçleri tarafından hırpalanması hapse atılması, olağanüstü hal ilanı, askeri rejimin meşruiyetini daha da fazla eritmişti. Pakistan toplumu
Askeri rejimin bitmesi yönünde tavır koymuştu. Bu ortamda ABD, Benazir Butto'yu destekleyerek Müşerref yönetiminden demokrasiye
yumuşak geçişi sağlamak istedi. Babasını asan Ziya ül Hak'ı koşulsuz destekleyen ABD ile bu sefer uzlaşmayı tercih etti.
Siyaset sahnesine son çıktığı haliyle Benazir Butto'nun
cesur bir siyasetçi olduğuna ve ölüme meydan okuduğuna şüphe yok. Babası hapisteyken ülkesine dönmüş ve Pakistan'daki rejimin bugünkü halinde büyük sorumluluğu olan Ziya ül Hak tarafından kendisi de hapse atılıp beş yıl yatmıştı. Ailenin uzantısı haline gelen Pakistan Halk Partisi'nin başkanlığı konusunda annesi ile şiddetli kavga etti. Biraz da bu nedenle
kendi erkek kardeşini öldürmüş olduğu iddialarından kurtulamadı. Başbakanlık dönemleri
başarısız geçti. Yolsuzluklar nedeniyle iktidarı kaybetti. Pakistan derin devletinin daha doğrusu istihbarat örgütünün yaklaşımına uygun olarak Taliban'ı destekledi. Afganistan üzerinde Pakistan'ın güç edinmesi ancak böyle gerçekleşecekti.
ABD'nin fazla kozu kalmadı Babasıyla başlayan, Ziya döneminde dört nala devam eden Pakistan'ı İslamileştirme çabalarına engel olmadı. Kendisi iktidardan düştükten sonra ülkesi ciddi bir Sünnileşme dönemine de girdi. En azından Şiilere karşı kabaran bir şiddet dalgası yaygınlaştı. (Türkiye'de 12 Eylül cuntası Ziya'nın en büyük iki destekçisinden biriydi). Buttoların ikinci mirası da Pakistan'ın nükleer programıydı. Sonuçta Cinnah'ın Pakistan'ı radikal İslamcı akımların devletin en üst düzeylerinde hayat alanı bulabildiği, nükleer bir güç haline geldi. Benazir dönüşünde
Talibancılığa ve bunun Pakistan devleti içindeki uzantılarına savaş açmıştı. Bunun da bedelini ödedi.
Benazir'in ordunun kuş uçurmadığı garnizon şehir Ravalpindi'de öldürülmesinin ardından Pakistan'da hangi taşların yerinde duracağını kestirmek kolay değil. Bu cinayetin Müşerref'in işine yaramış olması ihtimali pek güçlü değil. ABD'nin elindeki tek oyun, baş oyuncunun öldürülmesiyle bozuldu. ABD'nin Pakistan'da bundan sonra yaşanacak gelişmeler üzerinde hemen hiçbir etkisi olmayacaktır. Bu noktada Pakistanlı gazeteci Ahmed Raşid'in yazdığı gibi Pakistan'ın derdi "
ordunun kabul edebileceği ve altını oymayacağı bir temsili hükümet sayesinde ülkenin bir nebze istikrar bulması nasıl sağlanacak ve ülkede yayılan aşırıcılık nasıl dizginlenecektir."
Pakistan'da olan biten her şey Afganistan'ı ve çevreyi etkileyecektir. Sistemin bir çıkış yolu bulmaması, Müşerref'in inadı,
ordunun sığ görüşlülüğü olayları çığırından çıkarabilir. Kısacası 2008 pek hoş başlamıyor.
Gene de tüm okurlara iyi yıllar dilekleriyle.
Yayın tarihi: 30 Aralık 2007, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/12/30//haber,81766E3937904120BA433F2ED0A32F47.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.