kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 27 Aralık 2007, Perşembe
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
SOLİ ÖZEL

Yıl biterken

Çok yorucu bir yıl geçirdi Türkiye. Belki biraz bu yorgunluğun da etkisiyle yönünü çizmekte zorluğu var. Birbiri ardına yapılan kamuoyu yoklamalarının da gösterdiği gibi 2007 biterken Türkiye kamuoyuna hakim olan duygular korku, tahammülsüzlük ve huzursuzluğu idi. Araştırmaların tümünde kendi referans grubu dışında her gruptan korkan ya da rahatsızlık duyan bir toplum tablosu ortaya çıkıyordu. Bu ruh hali içindeki bir toplum kendi adaletini yaratmaya yatkın bir tutum içine girdi.
Düşman diye kendisine belletilenlerin kıyımına ses çıkarmadı. Hatta bu tür hunharlıklara destek verdi. Dünyaya bakışında ve diğer ülkelerle ilişkilerinde güvensizlik ve sevgisizlik tanımlayıcı hale geldi. Kendinden başka kimseyi sevmeyen bir toplumun aslında kendisini de ne kadar sevdiğinin sorgulanacağı bir noktaya varıldı.

İpin ucunu bıraktılar
Halbuki siyasi açıdan bakıldığında Türkiye, cumhuriyet döneminin en kritik seçimlerinden birini başarıyla tamamladı. Bu ülkede demokratik yönetimde sivillerin üzerinde askeri bir otoritenin daima belirleyici olup olmayacağı sorusunun cevabı seçmen tarafından çarpıcı bir şekilde verildi. 2007 seçimleri 1980'li yıllardan itibaren ivme kazanan ekonomik ve sosyal dönüşümün 2002'de iktidara getirdiği AKP'nin bu iktidarı konsolide etmesini sağladı. Ülkeye herhangi bir olumlu ya da gerçekçi program sunamayan, bazısı açıkça asker yanlısı olan muhalefet partileri sayesinde AKP gücünü arttırdı. Uzun zamandır süren güç kayması ileri bir aşamasına geçti.
Geçişin bir bakıma ani olması, ülkede gerilim yaratan çeşitli konularda bir mutabakata varılamaması seçimlerin ardından suların tam anlamıyla durulmasını da engelledi. Özellikle türban konusu üzerinden fay hatları oynamaya başladı. İktidar partisi AB sürecinin ipini, AB üyesi ülkelerin bazılarının da katkısıyla, neredeyse hepten bıraktı. Bu durumda AKP'nin toplumun yeni dinamiklerine uygun bir siyasi projesinin olup olmadığı gündeme geldi. Tabii bu projenin ne olduğu ve nitelikleri konusundaki kaygılarla birlikte.

Kürt meselesi paketi
2007 seçimlerinin yerli yerine oturttuğu iktidar yapısı ve toplumsal dinamiklerden nasıl bir Türkiye tablosu çıkacağı şu sırada belli değil. Bu tabloyu yalnızca Türkiye'nin kendi dinamikleri de şekillendirmeyecek. Dünya ekonomik sisteminin ve özellikle ABD'nin siyasi duruşu da, ortaya çıkacak yapılanma üzerinde etkili olacak.
Bu bağlamda Türkiye-AB ilişkilerinde yaşanan gevşemenin, "gönülsüz demokrat"ı oynayan iktidar partisini rehavete sevkettiği görülüyor. İktidar partisinin demokrasi anlayışındaki çoğunlukçu anlayış otoriter eğilimlerin izlerini sergiliyor. Daha da önemlisi birbiri ardına işlenen cinayetlere yol açan ortam karşısında iktidarın takındığı kayıtsız tavır, sade suya tirit tepkilerin ötesine gidilememesi hukuk devleti ilkelerine bağlılığı konusunda soru işaretleri yaratıyor.
Geleceğe yönelik olarak hükümetten beklenen Türkiye'nin önüne ekonomik ve siyasal planlarda bir vizyon koyması ve bunu tutarlı bir proje olarak sunması. Yeni anayasa taslağı siyasi açıdan ve devletin nitelikleri, devletvatandaş ilişkilerinin tanımlanması açısından önemli başlangıç olacak. Tıpkı Kürt meselesinde açıklanması beklenen paket gibi.
Bu yılı bitirirken AKP'nin aslında türban dışında Türkiye'deki sistemin temel ilkeleri ve kurumlarıyla gayet barışık olduğu görülüyor. Bu bakımdan Kürt sorununa yönelik olarak sunacağı projenin niteliği, iktidar partisinin iddia ettiği gibi demokrat ve demokratikleştiren bir aktör olup olmadığının da ölçütü sayılmalıdır.