Yazıya başlık koymakta zorlandım. Çünkü tek bir konuyu değil, son günlerde aklıma takılan, bayram tatili nedeni ile düşünmeye daha fazla zaman bulduğum, bizi, çocuklarımızı dolayısıyla ülkemizi ilgilendiren birçok konuyu sizlerle paylaşmak istedim. Kurban Bayramı'nın üçüncü günündeyiz. Geleneklerimize uygun olarak birçok yerde kurban kesildi. Önerilen tedbirlere rağmen, çocukların gözleri önünde kesimler yapıldı. Kaç tane çocuğun kurban kesimini izlediğini, kaçının rüyalarında kan gördüğünü, kaçının gelişim dönemine uygun olmayan bu sahneler yüzünden şimdi ya da ileride ruh sağlığı sorunu yaşayacağını düşündüm. "Bunu kesimlerden önce yazsam daha iyi mi olurdu?" diye kendime sordum. Ama kaç bayram yazdığımı, kurbanın ötesinde savaş, şiddet görüntülerini çocuklara izlettirip, insan yaralanma ve ölümlerinin ayrıntılarını anlatarak göstermenin onları geleceğe hazırlamak ve bilgi sahibi yapmak olduğunu düşünen büyüklere, kurbanı anlatmanın zorluğu geldi aklıma. Sonra umutsuzluğa kapılma hakkım olmadığını, herkesin elinden gelenin en iyisini yapmasının gerektiğini hatırladım ve yine yazdım.
SATRANÇÇI KIZLAR
Satranç şampiyonasından bahsetmiştim size hatırladınız mı? 17- 29 Kasım arasında Antalya'nın Kemer ilçesindeki Limak Limra Otel'de, İş Bankası'nın sponsorluğunda yapılan 2007 Yaş Grupları Dünya Satranç Şampiyonası bitti. Türkiye'den 230 sporcunun katıldığı şampiyonada 18 yaş grubunda mücadele eden Betül Cemre Yıldız, dünya üçüncüsü oldu. 16 yaş grubunda yarışan Türk sporcu Kübra Öztürk ise şampiyon olan Gürcü sporcuyla aynı puanı almasına rağmen 'eşitlik bozma' ile averaja bakılarak dördüncülüğü elde etti. İki kız çocuğumuz satrançta madalya aldı. Ben bir yerlerde haberini göremedim. Cinayetlerin, her türlü siyasi ve cinsel sömürünün baş sayfa haberi olan kızlarımız, satranç gibi erkeklere daha çok atfedilen bir alanda ülkemize madalya getirdi ve biz onları görmedik. Oysa İş Bankası'nın reklam, evet adı üstünde 'REKLAM' filminde kız yerine erkek çocuk oynatmasını günlerce yazdık, eleştirdik. Ama çocuk ve gençlerin doğru düşünmesini geliştiren satranç sporunu desteklemesini, kumbarasında biriktirmeye başladığı çocuklara gururla eklediği Betül'le Kübra'yı ve madalyalarını görmedik. Yine umutsuzluğa kapılama hakkım olmadığını, herkesin elinden gelenin en iyisini yapmasının gerektiğini hatırladım ve "Ben yazarım," dedim. Çok uzun yıllardır öğretim üyeliği yapıyorum. Öğretim üyeliğinin kendim, üniversite, ülke ve öğrenciler için anlam ve önemi olduğunu düşünürüm. Öğrenci için bilgi vermekten öte bir özdeşim modeli olmanın, ders anlatmaktan öte yaşamı tanıtmanın, hoca olmaktan öte büyük ve dengeli olmayı öğretmenin anlamına inanırım. Yeni YÖK başkanı atandı. Ve ilk çıkan haberler, öğrencileri tarafından çok sevildiğiydi. Buraya kadar sorun yok. Ama öğrencilerin tanımlarında 'küfür etmesinin' övülmesi ve sevilme nedeni olmasını defalarca okudum. Anlayamadım. Hocanın öğrenciye nasıl küfür edebildiğini mi düşüneyim, gençlerin kendilerine küfür ettiği için bir öğretim üyesini övmelerinin anlamını mı çözümlemeye çalışayım bilemedim. Sonra umutsuzluğa kapılma hakkım olmadığını, herkesin elinden gelenin en iyisini yapması gerektiğini, birçok öğretim üyesinin gençlere saygıyı öğrettiğini ve birçok gencin küfür etmenin erdem olmadığını bildiğini hatırladım ve yazdım. Herkese, kendileri, aileleri ve terk etmek yerine sahip çıkarak ülkeleri için elinden gelenin en iyisini yapmasının gerektiğini unutmayacakları, umut ve çalışma dolu bayramlar dilerim.
Yayın tarihi: 22 Aralık 2007, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/12/22/ct/haber,C76055A931944BCEA4B57FE9ECD6B8B8.html
Tüm hakları saklıdır.