Bu hafta Şizofreni Dernekleri Federasyonu'nun düzenlediği ve Mehmet Güleryüz'ün resim sergisinin de olduğu
Biz, Siz, Onlar adlı filmin galasına gittim. Bu galada da diğer galalarda olduğu gibi başrol oyuncuları onur konuklarıydı. Ama bu galanın ve filmin bir farkı vardı; oyuncular, hayatlarının rolünü oynuyordu. Onlar hâlâ tedavi gören ve hastalıkla mücadele eden şizofreni hastalarıydı. Seyirciler ise onlarla birlikte hastalıkla mücadele eden psikiyatrlardı. Film bir belgesel. Amaç hastalığı tanıtmak, ama daha da önemlisi hastalığı tanırken, kendi içimizdeki bilinmeyene olan korku ve reddetme hastalığı ile insanları yüzleştirmekti. Şizofreni, artık tedavi edilebilen, hastaların günlük yaşama, sosyal hayata katılması ise mümkün olan bir hastalık. Peki bilgisizliğimiz ve cahilliğimizden kaynaklanan ön yargılarımız, bize benzemeyenleri dışlayan, aramıza katmamızı engelleyen, onları desteksiz bırakan vicdansızlığımız ve umursamazlığımız tedavi edilebilir mi?
GENETİK FAKTÖRLER VAR
Şizofreni, düşünme, duygu ve davranışlarda bozukluklarla giden, insanın içe kapanarak, kendine özgü bir dünyada yaşadığı, gerçeklerden ve insanlar arası ilikilerden uzaklaştığı bir hastalıktır. Genellikle genç yaşlarda (15-25) başlamakla birlikte, daha geç yaşlarda da olabilir. Çok nadir olmayan bu hastalık, ne kadar erken yaşta başlarsa, yarattığı hasar o kadar fazladır. Kesin nedeni bilinmemektedir. Ailede şizofren olması, riski artırır. Uzak akrabalarda olması ise daha düşük bir risktir. Genel olarak biyokimyasal etkenler önemlidir. Genel olarak çevreye ilgisizlik vardır. Konuşmada dağınıklık, kendine özgü anlamı olan kelimelerle, içerik olarak garip gelen konuşmalar, anlamsızlıklar, mantıksızlıklar olabilir. Duygularda azalma, tepkisizlik, dışa vurumda sorunlar olur. Hareketlerde de bazı değişiklikler gözlenir. Algı ve düşünce bozuklukları şizofrenide önemlidir. Dikkatin çabuk dağılmasının şanı sıra önemli algı bozuklukları olur. Bunlar halüsünasyonalar (varsanılar) ve illüzyonlardır (yanılsamalar). Yanılsama, dışarıdan gelen uyaranın yanlış algılanmasıdır. Düşünce akışında bazen hızlanma, bazen kopmalar, bazen de duraklamalar olur. Bunlar konuşmalara yansıyabilir. Karışık, anlaşılmayan konuşmalara dönebilir. Düşünce içeriğinde görülen bozukluklara 'sanrı' denir. Sanrının anlamı, gerçeğe uymayan ama mantıklı tartışmalarla değiştirilemeyen düşüncedir. Düzensiz, tutarsız sanrılar, şizofreninin özelliklerindendir. Galaya gitmeden önce son gördüğüm hasta, 13 yaşında bir şizofreni başlangıcıydı. Bilmemek ve uzak durmak bizi korumuyor. Tanımak ve çare aramak, destek olmak zorundayız. Şizofreni, ilaçlarla tedavi edilebilen bir hastalıktır. Başta sorduğum, vicdansızlığımızın ve umursamazlığımızın tedavisi ise bilgilenmekte ve onlarla birlikte yaşayarak, destek olmaktır. Eğer ikna edebilir ve inandırabilirlerse film, televizyon kanallarında oynayacak. Kanallar önemsemese da siz önemseyin ve bu yaşam öykülerini izleyin. Onlar magazin, eğlence değil. Onlar hüzünlü, ama mutlu giden öyküler. Kim tedavi olmak istemez ki?
Yayın tarihi: 17 Kasım 2007, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/11/17/ct/haber,8BA4284CCFD04C78A2E5A5C25AACDA2F.html
Tüm hakları saklıdır.