ABDULLAH Öcalan'ın avukatlarıyla görüşmeleri, İmralı'ya konulduğu günden itibaren kamuoyuna yansıyor. Bu, herhalde bir devlet politikası. Türkiye Cumhuriyeti devletinin denetimi altında bulunan Öcalan'ın, PKK örgütünü yönlendirmesi isteniyor. Demek, ondan, gerekirse bu şekilde istifade edilecek. Türk Ceza Kanunu'nun 221. maddesinin esnetilmesinin düşünüldüğü bu günlerde, acaba İmralı ile sıcak temas kurulmuş mudur? Geçmişte kurulmuştu. Hatta Çevik Bir'in bu ilişkiyi kuran kişi olduğu ileri sürülmüştü.
29 Temmuz 1999 avukat notlarında, Öcalan bu iddiaya cevap veriyor; aynı zamanda diyalog beklentisini belli ediyor:
"Gelen kişi, esmer, 4 yıldızlı bir şahıstı. Ben Çevik Bir'i iyi tanıyorum; o değildi. O beyaz tenli bir şahıstır. Bu başka bir rütbeliydi. Ben havalandırmadaydım. Kapıyı açtı, inmedi. Gayri ihtiyari kendisine 'Barış için hazırım'
dedim. O da bana, 'O zaman dağdakileri indirmelisin, dağdakileri ancak sen indirebilirsin'
dedi. Bunu en üst düzeyde bir mesaj olarak algılayabilir miyiz? Devlet yaklaşımına göre ne anlam ifade edebilir? Hiçbir şart ileri sürmeden silâhları bırakmam gerektiğini söyledi. Bu devletin klasik bir yaklaşımıdır. Silâhlar bırakıldıktan sonra diyalog yolu başlar. Böyle kritik bir süreçte, gelmesi ne anlam taşır? Tam da 'Öcalan adım atmıyor'
dedikleri bir dönemde. MİT, Cevat'a, 'Öcalan adım atmıyor'
demiş. Bana çok kızgın oldukları anlaşılıyor. Af yasası, pişmanlık yasası bizim getirilmemizle birlikte güncelleşti. Pişmanlık Yasası, bu şekliyle işe yaramaz, kimse dağdan inmez. İnsan Hakları Derneği, Adalet Bakanlığı'yla benim adıma görüşebilir ve dağdakileri indireceğimizi söyleyebilir. Yasa çıkmadan mutlaka görüşme yapılmalıdır." 2 Ağustos 1999 tarihli görüşme notları:
"Bu paşanın gelişini aranızda tartıştınız mı? 'Şartsız-koşulsuz adamlarını dağdan indirmelisin; dağdan indirmedikçe anlaşma olmaz'
diyor. Açmazda. Bir yerde ordunun görüşünü dile getirdi sanırım." Öcalan yakalanır yakalanmaz, devletimizi yönetenlerin zihninde hep barışa kapı aralamak meselesi olmuş ama, bir türlü cesur adım atılamamış. Savaş kadar, barış da cesaret ister. Bakalım bu defa gene havada su mu dövülecek? Yoksa, esnetilmiş 221. madde bir fayda sağlayacak mı?