Holly'den ayrılma sebebimdi, Türkiye'den ayrılamamam.. Beraber olduğumuz yıllar boyunca, Holly Amerika'ya yerleşme arzusundan hiç ama hiç söz etmemişti.. Sebebini sonra anladım.. Amerika'yı gezip dolaşıp gördüğümde, bu isteğin benden geleceğini düşünmüş meğer..
Nasıl düşünmesin ki.. Her yıl dünyada yüz binlerce insan Amerika'ya yerleşmek için, ölümü göze almak dahil, ne çarelere başvuruyordu. Oysa fırsat işte benim elimin altındaydı ve orada Holly'nin ailesinden gelen kurulu düzen olduğu için maceraya da atılmayacak, hayata sıfırdan başlamayacaktık..
Biraz para biriktirir biriktirmez Holly Amerika turunu organize etti. Kıbrıs sonrası ambargo günlerinin o yokluklar içindeki, o beyaz peyniri bile bulunmayan, yerli sigarası karaborsa satılan, kahve diye nohut içilen Türkiyesi'nde yaşamakla, fırsatlar, bolluklar, özgürlükler ülkesi Amerika'da olmak arasındaki farkı gözlemlemeyi bana bırakarak..
Harika günler geçirdik Amerika'da.. Döndüğümüzde uçak piste konduğunda betonu öpmek istedim.. Geçen günler bizi daha kötüye götürdü.. Kardeş kavgası başladı. Gece çalan kapıları açamaz olduk. Korku, dehşet günleri.. Yokluk iyice arttı. Artık su yoktu, elektrik yoktu.. Hiçbir şey yoktu, doğru dürüst.. Holly'nin dolar olarak kazandığı paraları, kuş sütünün eksik olmadığı Amerikan Ordu Pazarı PX'de harcama şansımız olmasa, aç bile kalabilirdik..
Holly her gün gözümün içine bakıyor "Hadi" dememi bekliyordu..
"Aklına bile getirme" dedim..
"Aklına bile getirme.. Ben ülkemi terk etmem. Ben başka yerde yaşamam.. Yaşayamam.." Holly'nin de bu yokluklar ülkesinde, o Amerikalı nefreti içindeki insanlar arasında yaşaması için sebep yoktu..
Kalktı gitti, bir gün..
Ülkem günlerdir,
Fazıl Say'ın sözlerini tartışırken, kendimi düşündüm..
O korkunç 70'li yıllarda beni Amerika'ya taşınmaya ikna edemeyen Holly, teklifini bugün yapsaydı?.. Ben gene 30'lu yaşlarda olsaydım?..
Bağrıma taş basardım..
Hem ağlardım, ama hem de giderdim.. Düşüncem bu..
Giderdim..
Türkiye'nin nereye gittiğini görüyorum, hissediyorum.. Elimden bir şey gelmiyor.. Ülke medyası demokrat aydınlar tarafından işgal edilmiş..
Her şeye hoşgörüyle bakan, her şeyi küçümseyen, her yeni gelişme için "Ne var bunda" diyen aydınlar.. Her gün yeni bir adım atılır, her gün yeni bir kale düşerken endişelerini dile getirenlere
"Paranoyak" diye saldıran enteller.. Dördüncü güç bu.. Alayı demokrat..
Ben demokrat değil, cumhuriyetçiyim.. Ayıp değil ya..
Oy her şey değildir. Oya saygı her şeyin önünde değildir..
İş oya kalırsa, bir gün bu ülkenin batısında oturanlar, laik cumhuriyet yerine, şeriat hükümlerine bağlı İran modelini seçebilirler..
İş oya kalırsa, ülkenin doğusunda oturanlar, yarın ayrılıp başka bir devlet kurmayı tercih edebilir..
Ne olacak o zaman?..
Olmaz mı, diyorsunuz?..
Peki tüm görüntüleriyle gidiş nereye?..
Yasama gücünü demokratlar ele geçirdi. Yürütme zaten onlarda.. Cumhurbaşkanlığı da demokratlaştı. Orada da "Sübap" yok artık..
Yargı gücü?.. Anayasa Mahkemesi'ni de demokrat yaptık, sonunda.. Şimdi ülke düzeyinde yargı gücünü demokratlaştırma yasası yapıyoruz..
Yapısı, bünyesi gereği demokrat olması, aslını inkâr olacak Ordumuz bile demokrat artık, arka arkaya gelen Genelkurmay Başkanlarıyla..
O ordu ki, yıllar yılı bana "Geceleri başımı yastığa koyunca, mışıl mışıl uyuyorum" inancını, güvenini vermişti. Bu ülkede iktidar partisinin 2 numaralı adamı, bir eleştirisini bir tavırla dile getiren Uluslararası
bir sanatçı için "Giderse üzülmem" diyorsa ve sözüm ona demokrat aydınlar bu lafa "Alkış" tutuyorsa, o ülke ne kadar yaşanırdır iyi düşünmek lazım.. Pazar günü Milliyet'e bakarken ruhum karardı.
Başbakanın dış gezilerde yanından ayırmadığı, "Onu okurken içim soğuyor, rahatlıyorum" dediği gazetecinin, Vitali Hakko'nun ölümünden sonra, nasıl azılı Yahudi Düşmanı yazılar yazdığı, Türk vatandaşı Yahudilere nasıl saldırdığını, Bay Vitali ve Vakko için hoş şeyler yazanlara nasıl sövdüğünü örneklemişler..
"Arkadaşını söyle, ne olduğunu söyleyeyim" demiş eskiler..
Ülkeyi yöneten adamın en yakınındaki iki adamın tavrına bakar mısınız?.
Yaşım 70'e parmak kalmış.. Tek başımayım.. Arkamda bırakacak ne eşim var, ne çocuklarım.. "Benden sonra ne olurlar" diye endişe edecek kimsem yok yani.. Geçen yazdım.. İyi yaşadım.. Dönüp geriye baktığımda, içimde ukde bir şey de yok..
O zaman gitmeme, yeni bir yaşam aramama sebep de yok..
Kalırım.. İnceldiği yerden de kopar.. Şunun şurasında ne kaldı ki, zaten!..
Bugünkü Tüm Yazıları
Fazıl Say'ın yerinde olmak..
Yayın tarihi: 18 Aralık 2007, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/12/18//uluc.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.